Merhaba,
Bu başlığı gördüğünde “ Beslenme ve Diyetetik nedir ya, yanlış mı yazılmış acaba?” demiş olabilirsin. Ya da sen de bu bölümün bir fedaisi belki de ülkemin canım diyetisyenlerinden birisin. Her kimsen, merhaba…
Eğer Türkiye’de Beslenme ve Diyetetik okuyorsanız, insanlara “ diyetisyenlik okuyorum yani” diye bir açıklama yapmanız farzdır bu 1…
“Beslenme ve Diyabetik miydiniz siz?” diyen bir Tıp hocasıyla karşılaşabilirsiniz, bu 2…
“Beslenme ve diyetetik mi, 2 yıllık mı o bölüm?” bu soruyu hala soruyorlar bu 3,
Karşınızdaki insan gelecekte diyetisyen olacağınızı idrak ettiğinde , “ Hadi bana bir diyet yaz.” Cümlesine hazır olun bu da 4..
Beslenme,diyet,diyetisyen,kilo,zayıflamak… Bunlar arama motorlarında en çok aranan kelimelerden ve toplumun çoğu bunların ne anlama geldiğinden bile habersiz.. Ne yazık ki sadece cahillikle değil,inanılmaz bir bilgi kirliliğiyle de savaşıyoruz.
Çünkü burası Türkiye ve burada kimse kendi işini yapmıyor.. Mühendisler öğretmen oluyor, sosyoloji mezunları “rehber öğretmen” diye atanıyor PDR mezunlarından önce.. Müteahhitler kendini mimar sanıyor, kimyagerler eczacı,spor hocaları fizyoterapist, Güzin ablalar psikolog..
Ve doktorundan,hemşiresine,spor hocasından aktarına,kimyagerinden tütün eksperine, yaşam koçlarından güncü teyzelere kadar herkes kendini “ diyetisyen” sanıyor.. Diyetisyenin,diyetin, beslenmenin ne olduğunu bilirmiş gibi..
Çünkü pasta büyük,herkes kendine bir dilim ayırmaya çalışıyor. Kadınlara aşılanmış bir “ zayıf olmak güzelliktir.” anlayışı var ortada, herkeste çarpık beden algıları.. Doktor her şeyi bilir yanılgısı, internette,gazetede her duyulana inanılması, mantar gibi türemekte olan “ çakma diyetisyenler” ve bunların sabah kuşağında beslenme üzerine atıp tutması hem toplumu hem de bizi haliyle yordu..Bizim ülkemizde “ zayıflık trendiyle” popülerleşen “ diyetisyen” kavramı, elin İngiltere’sinde ta 1. Dünya Savaşı’nda önem kazanıyor. Adamlar askerlerin % 41’ini beslenme bozukluğu var diye savaşa almıyor. Kalkıp diyetisyen yetiştiriyor. O niye? Çünkü elin ecnebisi anlamış ki beslenme sıradan bir hekimin, bir aşçının, bir hemşirenin işi değil.. Anlamışlar ki diyet bir tedavi biçimi ve bu konuda uzman bireyler yetiştirmeli.
Harıl harıl çalışmışlar, beslenme ve diyetetik bölümleri açıp on binlerce diyetisyen yetiştirmişler..
Bizse 50. Yılımızı yeni kutladık. Diyet yazmanın hekim dahil hiç kimsenin harcı olmadığını, diyeti sadece diyetisyenin yazacağını ve bunun bir tedavi biçimi olduğunu ise hala anlamadık.
Öyle ki bir kardiyolog teyzem TV’lerde insanların beynini zehirlerken, diğer yanda bir spor hocası kıytırık sertifikalarıyla ünlüleri zayıflatarak milyonları cebe indiriyor. Aile hekimim bana “ Beslenme ve Diyetetik ne?” diye sordu.. Ve ben tahıllarda B12 vitamini bulunduğunu söyleyen dahiliyeciler tanıyorum. Annemin sarımsak çayı içip ölümden dönen arkadaşları var ve hain medya hala diyet konusunda önlem almaktan aciz!
Unutma sevgili okuyucu, diyet bir yaşam biçimidir. Kilo almak,kilo vermek, diyabetten korunmak ya da kurtulmak için diyet uygulayabilirsin. Hipertansiyonu, hipoglisemiyi kontrol altında tutabilirsin. Çölyak ya da PKU tanısı almış olsan da uygun programlanmış bir diyetle hiçbir sağlık sorunu yaşamadan hayatına devam edebilirsin.
“İlaçla zehir arasındaki tek fark dozdur.” Diyetin seni ya tedavi eder ya da süründürür. Dozu ayarlayacak tek kişi ise, DİYETİSYENdir. Diyetisyen diye gittiğin kişinin diplomasına bak, artık biliyorsun diyeti BESLENME ve DİYETETİK bölümünü başarıyla, tutkuyla, insana olan aşk, beslenmenin sihrine olan inançla bitiren DİYETİSYENler yazar ancak…
Sevgilerimle, Gelecekten bir diyetisyen Ayşenur ŞAHİN