Gülsüm KESKİN - ORGANİK GIDALARIN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİSİ
Gülsüm KESKİN - ORGANİK GIDALARIN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİSİ

ORGANİK GIDALARIN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİSİ

Ümmügülsüm KESKİN
Ümmügülsüm KESKİN

Son dönemlerde pazarda, marketlerde alışveriş yaparken veya haberlerde, sosyal medyada adını sıkça duyduğumuz bir terim var: organik gıda. Eminim sizde yediklerinizin organik olmasına elinizden geldiğince dikkat ediyorsunuzdur.Peki organik diye aldığımız ürünler gerçekten organik mi? Organik ürünlerin sağlığımız üzerine ne gibi bir etkisi var?Kulaktan dolma tüm bilgileri bir kenara bırakıp bilimsel çalışmalar ne diyor hep beraber öğrenelim :))

 

 


Organik tarım; üretimde kimyasal girdi kullanmadan(yapay pestisitler, büyüme düzenleyicileri,sentetik çözülebilir gübreler), üretimde tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir.Ayrıca genetiği değiştirilmiş organizmalarda kullanılmaz.Modern organik hareket ilk olarak 1920’lerde Avrupa’da başladı.Başlıca motivasyonlar toprağın verimliliğini korumak,geliştirmek ve tarımın sanayileşmesini engellemekti.Sonraki yıllarda, sentetik gübrelere ve böcek ilaçlarına artan bağımlılıktan kaçınmak da bir motivasyon haline geldi.

Peki organik diye aldığımız ürünlerin gerçekten organik olup olmadığını nereden anlayabiliriz? Organik tarım söz konusu olduğunda aslında çokça karıştırdığımız başka bir tanım var doğal ürün.

Alışveriş yaparken karşımıza çıkan köy ürünü, %100 doğal gibi ibareler o ürünün organik olduğu anlamına gelmez.Bu nedenle, organik tarımın artan popülaritesi bazı standart ve sertifikasyonlara ihtiyaç duyulmasına neden olmuştur. Eğer gerçekten organik ürün tüketmek istiyorsanız en güvenilir nokta uluslararası düzeyde ilke,kriter,standart ve yönetmeliklerle belirlenmiş sertifikalı ürünleri tercih etmek.Yani bir ürünün gerçekten doğal ve organik olduğunu ispatlayan belge organik sertifikadır”.

 

gıda
gıda

Avrupa Birliği ülkelerindeki                                           Türkiye’de organik tarım yapan tüm firmalar

Organik sertifika logosu                                                 bu logoyu kullanmak zorundadır.

 

Organik gıdalara yönelimin artmasının en büyük nedenlerinden biri de üretimde kullanılan pestisitlerin çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dair kanıtlar toplanması ve tüketicilerin endişesi haline gelmesidir.Genel anlamıyla pestisit insan kullanımına sunulan istenmeyen hayvan ve bitkileri öldürmek amacıyla kullanılan alet, metot, veya kimyasallar olarak tanımlanabilir.Pestisitler; insektisit(böcek öldürücü), herbesit(yabani ot öldürücü), fungusit(küf öldürücü), rodentisit(kemirgen öldürücü) vb. şeklinde sınıflandırılan kimyasal maddelerin tümünü kapsarlar.En bilinenlerinden olan DDT(dikoloro difenil trikoloroetan) 1940’larda ortaya çıkmış, 1960’larda üretiminin ucuz olması, zararlı böcekleri öldürmede etkili olması gibi nedenlerden dolayı kullanımı artmış ve yaygınlaşmıştır.Çevre ve insan sağlığına olumsuz etkileri kanıtlandığında hızlı bir şekilde yasaklansa da kimyasal endüstriler tarafından parçalanabilir pestisitler geliştirilmiştir.Düzenlemelere ve kısıtlamalara rağmen günümüzde pestisitlerin küresel kullanımı artık 2 milyondan fazla.

organik
organik

DSÖ verilerine göre her yıl 3 milyon ziraat işçisi pestisit zehirlenmesi yaşarken, bunlardan 18.000 kadarı hayatını kaybetmektedir.Başka bir çalışmaya göre ise gelişmekte olan ülkelerde 25 milyon işçi pestisit zehirlenmesi riski taşımaktadır.

ORGANİK VE KONVANSİYONEL ÜRÜNLER ARASINDAKİ BESİNSEL FARKLILIKLAR

Şubat 2016 tarihli bir derlemede organik gıdaların daha yüksek konsantrasyonda C vitamini, toplam antioksidan ve omega-3 yağ asitleri içerdiği sonucuna varmıştır.Ek olarak, Şubat 2016’dan itibaren yapılan 2 sistematik gözden geçirme,  organik sütün uzun zincirli çoklu doymamış n-3 yağ asit konsantrasyonlarında önemli ölçüde daha yüksek olduğu sonucuna varmıştır.

Meyve ve sebzeler için, incelemeler ve meta analizler organik meyve ve sebzelerin daha düşük nitrat konsantrasyonuna ve daha yüksek konsantrasyonlarda kuru madde, mineral(demir, magnezyum, fosfor ve çinko), C vitamini ve diğer biyoaktif bileşiklere(karotenoidler ve tokoferoller gibi) sahip olduğunu göstermektedir.

Tahıl üretiminde önemli bir sorun olan mantar metabolitleri ile kirlenmeyi önlemek için geleneksel tarımda fungisit kullanılmasına rağmen çoğu çalışma Fusarium toksin deoksinivalenolde(DON) organik ve konvansiyonel tahıllar arasında bir fark göstermez ve diğer Fusarium mikotoksinleri(T2 ve HT2) için organik olarak üretilen tahıllarda daha düşük konsantrasyonlar gösterir.

Toksik metaller ile ilgili olarak arsenik ve kurşun için organik ve konvansiyonel mahsuller arasında bir fark bulamamıştır ve organik ürünlerin kadminyum içeriği önemli ölçüde daha düşüktür.

Benzer sonuçlara İngiltere Gıda Standartları Ajansı, İsveç Tarım Bilimleri Üniversitesi, Norveç Gıda Güvenliği Komitesi ve Fransa Gıda Güvenliği Ajansı gibi araştırma kurumları tarafından da ulaşılmıştır.

Hayvansal gıdalar için kompozisyon farklılıkları temek olarak yemdeki farklılıkları yansıtır.Organik hayvancılıkta çim ve yonca ile beslenen hayvanların süt ve süt ürünlerinde omega 3 yağ asidi konsantrasyonu fazla iken geleneksel yem ile beslenen hayvanların sütlerinin omega 3 içeriği daha düşük bulunmuştur.Benzer şekilde organik ve geleneksel yumurtalar ve et arasındaki kompozisyon farklılıkları beslenme rejimindeki farklılıkları yansıtmaktadır.

organik gıda
organik gıda

ORGANİK GIDA TÜKETİMİ DAHA SAĞLIKLI BİR SEÇİM Mİ?

Birçok çalışma organik ve konvansiyonel gıdaların besin, antioksidan ve pestisit kalıntısı içeriğini karşılaştırmış olsa da;  organik gıda tüketiminin sağlık üzerine etkisini araştıran hayvanlarda ve insanlarda yapılan az sayıda bilimsel çalışma vardır.Çalışmalar yetersiz olsa da organik gıdaların genellikle besin içeriğinin daha yüksek olması aynı zamanda en önemlisi pestisit kalıntısı bulundurmaması organik gıdaları konvansiyonel gıdalardan daha sağlıklı yapar diyebiliriz.Yapılan araştırmalara göre konvansiyonel tarımda kullanılan fazla miktarda zirai ilaçların insanlarda antibiyotik direncinin artması sonucunda alerji ve enfeksiyon hastalıklarında ciddi artışlara neden olduğu gösterilmiştir.

Buna benzer şekilde Avrupa’da yapılan 17.000 katılımcıyı kapsayan başka bir çalışmada anneleri hamilelik sırasında sadece organik süt ürünleri tüketenlerin kontrollerine göre daha az alerji ve egzama örneğine rastlanmıştır.

Norveç’te yapılan anne çocuk kohort çalışmasında organik sebzeleri sık tükettiğini bildiren annelerde preeklampsi prevelansında mütevazi ama anlamlı bir düşüş görülmüştür.Fakat buna karşın, diğer organik gıda grupları için hiçbir ilişki bulunamamıştır.Organik sebze tüketenlerin daha sağlıklı bir beslenme şekline sahip oldukları gözlemlendiğinden preeklampsi prevelansının azalması sağlıklı beslenme şekline bağlanmıştır.

İngiltere’de 623 bin kadınla yapılan kohort çalışmasında organik gıda tüketimi ve kanser ilişkisi 9 yıl boyunca incelenmiştir.Sıklıkla organik gıda tercih eden kadınların hiç tüketmeyenlere göre daha sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıklarına sahip olduğu görülmüştür.Sonuçlar Hodgkin dışı lenfoma insidansı düşüklüğü ile zayıf bir ilişki dışında organik gıda tüketimiyle kanser insidansında çok az veya hiç azalma olmadığını göstermiştir.

Mikrobiyota ve organik gıda arasında ilişkiye gelecek olursak organik diyetin mikrobiyotası üzerindeki etkileri henüz bilinmese debazı çalışmalar yararlı bir etki tanımlamıştır.Hartmann ve arakadaşları(2014)organik gübre kullanımının toprağın mikrobiyal çeşitliliğinin ana belirleyicisi olduğunu göstermiştir. Hayvanlar üzerinde yapılan birçok çalışma, pestisitlerin bağırsak mikrobiyotasını değiştirme ve bu pestisitlerin bazılarının antimikrobiyal aktivitesinden dolayı nörotoksisite, hepatotoksisite, immünotoksisite, üreme toksisitesi ve endokrin bozulması gibi semptomları indükleme potansiyelini göstermiştir. (Jin ve ark, 2017)

Sonuç olarak her ne kadar çalışmalar  yetersiz olsa da organik gıdaların tamamen doğal olması, genetiğiyle oynanması gibi nedenlerden dolayı mümkün olduğunca tercihimizi organiklerden yana yapmamız gerektiğini gösteriyor.Ancak unutmamız gereken nokta her zaman söylediğimiz gibi “mucizevi besin yoktur”. Eğer gün içinde yeterli su tüketmiyorsan, dengeli düzenli ve sağlıklı beslenme alışkanlığın yoksa, hareketsiz bir yaşama sahipsen, diyetin sürdürülebilir değilse organik avakado tüketmenin sana pek faydası olmayacaktır ;))

                                                                        SAĞLICAKLA KALIN..

           KAYNAKÇA

  • FAO (Food Agric. Organ. Comm. Agric.). 1999. Chapter II: definition of organic agriculture. Presented at Comm. Agric., Org. Agric.,15th, Jan. 25–29, Rome. http://www.fao.org/unfao/bodies/COAG/ COAG15/X0075E.htm#P99_8218
  • . Grube A, Donaldson D, Kiely T, Wu L. 2011. Pesticides Industry Sales and Usage 2006 and 2007 Market Estimates. Washington, DC: US EPA. https://www.epa.gov/sites/production/files/ 2015-10/documents/market_estimates2007.pdf
  • IFOAM (Int. Fed. Org. Agric. Mov.). 2015. Principles of Organic Agriculture Preamble. Bonn, Ger.: IFOAM. http://www.ifoam.bio/sites/default/files/poa_english_web.pdf
  • Lotter DW. 2003. Organic agriculture. J. Sustain. Agric. 21:59–128
  • . Srednicka-Tober D, Bara ´ nski M, Seal C, Sanderson R, Benbrook C, et al. 2016. Composition differences ´ between organic and conventional meat: a systematic literature review and meta-analysis. Br. J. Nutr. 115:994–1011
  • Suratman S, Edwards JW, Babina K. 2015. Organophosphate pesticides exposure among farmworkers: pathways and risk of adverse health effects. Rev. Environ. Health 30:65–79

 

mail-grubu