Konu :
Ekleyenler : Şehnaz Çetin ve Gülay Barut
Afyon Kocatepe Üniversitesi
Yaşamımız boyunca anne ve babamızın sık sık tüketmemiz gerektiğini söylediği gıdaların başında kuru meyveler gelir. Öğrencilik hayatımızın başlamasıyla çantamızdan, cebimizden kuru kayısıyı, kuru üzümü eksik etmedik. Bu durum üniversite hayatımızın başlamasıyla kuru meyvelerin valizimizde büyük yer kaplamasına dönüştü. Biz iki dost ortak olan bu durumu gündeme getirmek istedik. HADİ BAŞLAYALIM….
Kuru meyveler yaş meyvenin içerdikleri % 80-95 oranındaki suyun % 10-20 oranlarına düşürülmesiyle elde edilir. Meyveler kurutulduğunda içerdikleri şeker, vitamin, mineral, protein, yağ gibi besin maddeleri daha yoğun hale gelir. Daha fazla taze meyve tüketilerek alınabilecek besinler bu yoğunlaşma nedeni ile daha az miktarda kurutulmuş meyve ile vücuda alınabilir. Kurutulan meyvelerin C vitamini dışında bütün vitamin ve mineralleri korunur.
ORAC (Oxygen radical absorbance capacity), vücudumuzda bulunan serbest radikaller olarak adlandırılan ve başta kanser olmak üzere pek çok hastalığa yol açan maddelerin yok edilmesini sağlayan besinler için kullanılan bir ölçektir. ORAC değerinin yüksek olması besinin daha fazla antioksidan olduğunu, kansere karşı koruyuculuğunu ve yaşlanmayı geciktirdiğini gösterir. Yapılan ORAC analizine göre kuru meyvelerin antioksidan potansiyeli çok yüksektir.
Meyveler arasında kurutmaya en elverişli olanları elma, kayısı, erik, dut, üzüm, muz, incir ve vişnedir. Biz ülkemizde en çok tüketilen kayısı, incir ve üzüme değineceğiz.
KURU KAYISI (Halk arasında en yaygın olan..)
Özelikle kükürt içermeyen sadece güneş ışığında kurutulmuş olan “gün kurusu” kayısılar yüksek demir içeriği sayesinde kansızlık için birebirdir. İçerdiği A vitamini içeriği ile cilt bozukluklarını önler, büyümeye yardımcıdır, görme fonksiyonlarını ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Besleyici ve potasyum açısından çok zengindir. Potasyum başta kalp kasları tüm kasların ve sinirlerin iyi çalışmasını sağlar. İçeriğindeki seluloz ve pektik ile hafif etkili bir müsil olarak kabızlık tedavisinde kullanılabilir.Lifli besinler kan şekerinin dengeli yükselmesini sağladığı için şeker hastalarının kan şekerinin düşmesini engellemek için yanlarında bulundurabilecekleri pratik bir yiyecektir. Yine lifli içeriğinden dolayı zararlı maddelerin bağırsakta kalma süresini kısaltıp kanserden korunmada faydalıdır. Dolayısıyla lifli bir besin olan kayısı günlük beslenmemizde mutlaka yer alması gereken önemli bir besindir.
KURU İNCİR (Cevizin vazgeçilmezi..)
Besin öğeleri bakımından zengin olan incirin faydaları saymakla bitmiyor…Yüksek lif ve posa oranı sayesinde kabızlığı önleyip zayıflama diyetlerinin de vazgeçilmezi olur.Yüksek oranda karoten, lutein ve tannen içermektedir. Bu sayede yaşlanmanın vücuttaki etkilerini geciktirmeye yardımcı olur.Bunun yanısıra öksürük, bronşit ve astım gibi rahatsızlıklara da iyi gelir.Yoğun miktarda pektin enzimi içermesi nedeniyle incir, kolesterolün düşürülmesinde de etkin bir maddedir. İncir potasyumdan zengin bir meyvedir, bu özelliğinden ötürü de tansiyonu düzenlemede oldukça faydalıdır. Yüksek demir içeriğinin yanı sıra C vitamini de içeriyor olması, incirdeki demirin emilimini artırır.Kuru incirin kalsiyum ve fosfor içeriği yüksektir bu sayade kemik ve dişler üzerinde koruyucu etkisi vardır.2 Adet taze incir kalsiyum içeriği açısından 1 bardak süte eşdeğerdir. Süt alerjisi olan bireyler için de kalsiyum kaynağı olarak çok güzel bir alternatiftir. İncir aynı zamanda yüksek oranda antioksidan içeren bir meyvedir.
KURU ÜZÜM (Keklerimizden eksik olmayan kuru meyvemiz..)
Karbonhidrat, lif ve mineral bakımından zengin bir besin olduğu için kaliteli bir enerji kaynağıdır. Kuru üzüm A, B1, B2, C vitaminlerini ve çok çeşitli mineraller (demir, çinko, potasyum, magnezyum, fosfor) içerdiğinden dolayı iyi bir besindir. Kuru üzüm, kandaki polifenolik antioksidan olan kateşin maddesinden zengindir. Bu antioksidan, vücutta oluşan serbest radikallerle savaşır. Ayrıca antibakteriyel özelliğiyle enfeksiyonlara yakalanma riskini azaltır. İçeriğindeki magnezyum ve potasyum sayesinde vücutta asit baz dengesini sağlar. Yani düzenli kuru üzüm tüketimi gut, romatizma, böbrek taşı ve kalp hastalıklarında koruyucu etki sağlar ve sindirim problemi çeken kişilere önerilir. Kuru üzümün içindeki demir vücutta kolayca emilebilmektedir ve günlük demir ihtiyacının yaklaşık % 35’ i karşılayabilmektedir. Bu etkisiyle özellikle kadınlarda görülen kansızlık sorununa karşı koruyucu bir besindir. Kuru üzüm tüketimi göz sağlığına da faydalıdır. İçeriğindeki A vitamini, beta-karoten ve alfa-karotenoid sayesinde katarakt gibi hastalıkları önlemeye yardımcıdır. İçerisindeki “oleanolik” adındaki fitokimyasal madde, diş çürümelerini ve kırılmalarını engelleyerek sağlıklı bir diş yapısına sahip olmanızı sağlar. Kuru üzümdeki B vitaminleri bağışıklık sistemini güçlendirir aynı zamanda unutkanlığa da iyi gelir.
Biz iki diyetisyen adayı hayatımızın yoğun temposunda kolay ulaşılabilen besleyici değeri olmayan boş kaloriye neden olan abur cubur yerine; rahatlıkla yanımızda taşıyabileceğimiz sağlıklı ve besleyici alternatif ara öğün olan kuru meyveleri gündemimize aldık.
Yoğun çalışma temposunda ve metropol şehirlerde yoğun trafikte enerji ihtiyacımızı kolay ve kısa sürede karşılayan kuru meyvelerin gelenekten geleceğe aktarılması ve bilinçli beslenmenin baş tacı olması gerekir.
SAĞLIK İÇİN SAĞLIKLI BESİN…