KANSER
Kanser; oluşum nedeni çok olan, ciddi rahatsızlığın adıdır. Alkol ve sigara kullanımı, çevre kirliliği, çeşitli enfeksiyonlar, ilaçlar, genetik yatkınlık ve beslenme alışkanlıkları hastalığın nedenleri arasındadır.
Kanserde Alternatif Tedaviler
Tamamlayıcı ve alternatif tedavi (TAT) henüz konvansiyonel tıbbın bir parçası olarak kabul edilmeyen sağlık bakım sistemleri, ürünleri ve uygulamalarıdır. Birçok kanser hastası konvansiyonel tedavilerle birlikte, tedavi olma/sağlama, tedaviye destek olma, kanserin tekrarlamasını önleme, konvansiyonel tedaviler yerine kullanma ve son bir çare olarak TAT kullanmaktadır.
- NCCAM(Ulusal Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Merkezi);
- Tamamlayıcı ve alternatif tedavileri 5 başlıkta toplamıştır.
1- Alternatif ve medikal sistemler (homeopati, naturopati, geleneksel Çin tıbbı ve ayurveda gibi kültürel kökenli sistemler)
2- Beden Zihin müdahaleleri (müzik terapi, spiritual iyileşme, psikolojik görüşmeler, dua)
3- Biyolojik temelli tedaviler-Fitoterapi- ( Bitkiler, diyet destek ürünleri, tıbbi bitki çayları ya da hayvan parçaları-köpek balığı kıkırdağı gibi-)
4- Manipülatif ve beden temelli tedaviler (masaj, kiropratik manipülasyon, osteopati)
5- Enerji tedavileri (reiki, qigong, elektromagnetik terapiler)
- Fitoterapi
Kanser tedavisinde temel amaç kanser semptomlarının tümüyle yok edilmesi, tam başarılı tedavi, hastanın beklenen yaşam süresini kansere ilişkin semptomlardan kurtulmuş olarak sürdürmesi, semptomların azaltılması, yaşam süresinin bir miktar uzatılması ve daha kaliteli bir yaşam sürmesidir.
Günümüzde kullanılan ilaçların ¼’ ü bitkisel kökenlidir. Bunların birçoğunda elde edilmek istenilen etken madde, laboratuvar ortamında kopya edilmektedir. Dünya’ da uzun yıllardır bitkisel ilaçlara yönelik harcamaların artmış olması, Dünya Sağlık Örgütü’ nün insanların %80’ inin doğal tedaviye inandığını açıklaması bu popülaritenin iyi bir göstergesidir.
- Halen bitkisel ilaçlara gönül veren birçok hasta bitkisel ilacını, aktardan aldığı bitkiden ya da bitki parçalarından kendi mutfağında hazırlar ve genelde doktora ya da başka bir uzmana danışmadan kullanır. Bitkisel ürünler genellikle;
- 1- meme kanseri (%12)
- 2- KC hastalıkları (%21)
- 3- HIV (% 22)
- 4- Astım (%24)
ANCAK ; Doğal olan her zaman güvenli olan demek değildir. Pek çok bitki yüksek derecede toksiktir ve diğer tamamlayıcı tedavi yöntemleri içinde fitoterapi yan etki ve toksisite yönünden çok daha fazla risk taşır. Bitkisel ürün kullanımından kaynaklanan çok tehlikeli ve öldürücü yan etkiler rapor edilmiştir.
Kurkumin (ZERDAÇAL)
Curcumin’in bazı tip kanser hücrelerinin ölüm hızını arttırdığı ve tümör hücrelerinin bölünmesini durdurduğu bilinmektedir. Curcumin antikanser bir ajan olarak, deri, meme bezleri, oral kavite, özafagus, mide, bağırsak, kolon, akciğer ve karaciğerde tümorogenezi baskıladığı çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Ayrıca curcuminin radyoterapinin etkisini arttırarak tedaviden daha hızlı sonuç alınmasını sağladığı gösterilmiştir.
Curcumin aktivitesinin ilginç yönü, hem normal hücreler üzerine radyoprotektif (radyasyondan koruyucu) etki göstermesi hem de kanserli hücreleri radyasyona daha duyarlı hale getirmesidir.
Cheng ve ark. (2011) tarafından yapılan 25 hastanın katıldığı çalışmada, 8000 mg/gün doza kadar tedaviye bağlı toksisite görülmemiştir. Kısa süre önce çıkarılmış mesane kanserli 2 hastanın 1’ inde prekanseröz lezyonlarda histolojik iyileşme görülmüştür.Bu çalışmanın sonuçları; curcuminin 8000 mg/gün’ e kadar 3 ay oral yoldan alımın insanlarda toksik olmadığını, aynı zamanda kanser kemoprevensiyonunda curcuminin biyolojik etkilerinin olabileceğini ileri sürmektedir.
Uyarılar:
Zerdeçalın siklofosfamid, doksorubin, mekloretamin ve irinotecan isimli ilaçların meme kanseri hücrelerini öldürücü etkisini bozduğunun gösterilmesi nedeni ile bu ilaçları alan hastaların kullanmaması gereklidir.
Pıhtılaşmayı azaltan ilaçların etkisini arttırarak kanamaya neden olabilir.
ZENCEFİL
Molassiotis’ in (2005) çalışmasında, kemoterapi alan hastaların bulantı kusmaya yönelik kullandığı farmakolojik ve non farmokolojik yöntemler incelenmiştir. Çalışmada hekimlerin %38,3 oranında hastalarına zencefili önerdikleri belirtilmiştir. Kemik sarkoması, jinekolojik kanserler, hematolojik kanserler ve meme kanseri tedavisinde, kemoterapiye bağlı bulantı ve kusmaların önlenmesinde zencefilin etkisi olduğu belirtilmektedir.
Kanser üzerine yapılan çalışmalarda ise; akciğer, kalın bağırsak, malign melonom, meme, mide, karaciğer, pankreas, yumurtalık kanseri ile lösemi ve lenfoma hücrelerini öldürdüğü gösterilmiştir. Yumurtalık kanseri hücreleri ile ilgili yapılan bir çalışmada da zencefilin içinde bulunan çeşitli maddelerin kanser hücrelerini öldürdüğü, damarlanmayı azalttığı, ilaç direnci ve tümörün çoğalmasıyla ilişkili olan faktörleri baskıladığı gösterilmiştir.
Yapılan erken faz çalışmada sağlıklı insanlarda oral yolla 100 mg- 2 gram dozlarında zencefil verilmesi ile kanda zencefil bileşenleri saptanmıştır.
Bu nedenle doz aşımı ile ilgili çalışmalar devam etmektedir.
Uyarılar:
- Zencefilin en sık görülen yan etkileri mide yanması ve dermatittir.
- Aşırı miktarda alınırsa merkezi sinir sistemini baskılayabilir ve kalpte ritim bozukluğuna neden olabilir.
- Pıhtılaşmayı azalttığından, pıhtılaşmayı azaltan ilaçlarla birlikte kullanımı kanamaya neden olabilir.
Urtica Dioica (Isırgan Otu)
Isırgan tohumları balla karıştırılarak, yaprakları çay şeklinde demlenerek veya yemek gibi pişirilerek kullanılmaktadır.
Başaran ve ark.(2007) ısırgan otu ve tohumlarının nötrofillerin intrasellüler ölümüne neden olduğunu belirtmiştir. Isırgan otu bazı farmakolojik ajanlar ile yan etki, allerjik reaksiyon, aşırı doz ve zehirlenmeye neden olabilmektedir.
Kanser tedavisi (radyoterapi ve kemoterapi) ile birlikte kullanım çalışmaları, kanser hücrelerini öldürücü ön çalışma sonuçları olmadığı için yapılmamıştır. Bu konuda yapılan bir çalışmada kanser hücrelerini öldürmediği gözlemlenmiş ve doğrudan kanser tedavi edici özelliği bulunmamıştır.
Prostat kanseri hücreleri üzerine öldürücü etkisinin olduğunu gösteren çalışmalar bulunması nedeni ile bu kanserde araştırılması düşünülmektedir. Prostat bezi büyümelerinde bazı bitkiler ile birlikte kullanıldığında tıbbi tedaviye eşdeğer etkinlikte olduğu ve yan etkisinin tıbbi tedaviden daha az olduğu saptanmıştır.
Uyarılar:
- Isırgan otunun bazı hastalarda karaciğer testlerini bozabileceği, bazı hastalarda da şiddetli alerjik reaksiyona neden olabileceği akılda tutulmalıdır.
- Alerjik bünyesi olanların ve karaciğer fonksiyon testleri bozuk olanların kullanıma dikkat etmeleri mümkünse kullanmamaları önerilmektedir.
Allium Sativum (Sarımsak)
- Sarımsağın, birçok ülke de sakinleştirici, antibiyotik, kadın hastalıkları, deri hastalıkları tedavisi, ağrı kesici, solunum ve sindirim sistemi rahatsızlıklarında, afrodizyak, kalp damar hastalıkları ve anti kanserojen özelliğinden dolayı günlük beslenme programlarında yer almasının önemi ve gerekliliği son yıllarda çok daha fazla vurgulanmaktadır.
- İçinde bol miktarda ‘alil sülfür’ bileşeni başta olmak üzere birçok antikanser maddeyi içermektedir.
- Kansere neden olan kimyasal maddelerin (karsinojenler) üretimini azaltır ve vücudun DNA olarak isimlendirilen hücresel yapıtaşının tamir edilmesini kolaylaştırır.
- Bağışıklık hücrelerinin tümör hücrelerini öldürücü etkisini uyarmaktadır.
- Özellikle mide, prostat ve kalınbağırsak kanserlerine karşı koruyucu etkisi saptanmıştır.
- Meme kanseri ile ilgili yeni yapılan çalışmalarda sarımsakta bulunan maddelerin meme kanseri hücrelerini öldürdüğü ve başka organlara sıçramasını azalttığı gösterilmiştir. Bu sonuçlar umut vericidir.
- Aktif bileşenlerinden biri olan ajoen, platelet agregasyonunu geri dönüşsüz olarak inhibe etmekte ve diğer platelet inhibitörlerinin etkilerini arttırmaktadır. Bundan dolayı en ciddi yan etkisi artmış kanamadır. Vücuttan atılma süresi 10-30 saati bulsa da ameliyattan en az 2-3 gün önce alımı durdurulmalıdır.
- Çiğ sarımsak günde 2-5 gram, kurutulmuş toz sarımsak günde 0,4-1,2 gram, sarımsak yağı günde 2-5 mg, sarımsak ekstraktı günde 300-1000 mg dozunda tüketilmesi önerilir.
Uyarılar:
- Baş ağrısı, yorgunluk, kötü nefes kokusu, bulantı, mide ve bağırsak sistemi yakınmaları, ishal, bağırsak florası değişikliği, tansiyon düşüklüğü ve pıhtılaşmayı bozan ilaçların etkisini arttırıp kanamaya neden olabilmektedir.
- Şeker hastalarında şeker düşüklüğüne mutlaka dikkat edilmelidir.
- Cilde uygulandığında temas dermatiti olarak isimlendirilen alerjik reaksiyona neden olabilir.
BAL
- Balın kanserde dahil olmak üzere bir çok hastalıkta enerji ve şifa kaynağı olarak kullanıldığı bildirilmiştir.
- Samarghandian ve ark. (2011) balın prostat kanser hücreleri üzerinde çoğalmayı önleyici etki gösterdiğini ve bu etkinin balın krisin içeriğiyle ilişkili olabileceğini rapor etmişlerdir.
- Balın renal hücre kanserlerinde de apoptozisi tetiklediği ve bu nedenle balın böbrek kanseri tedavilerinde gelecek vaat eden bir kemoterapik ajan olarak değerlendirilebileceği bildirilmiştir.
- Son zamanlarda yapılan bir araştırmadan elde edilen bulgular tüm dikkatlerin bir anda balın üzerinde yoğunlaşmasına neden olmuştur. Laparoskopi aletiyle karından girilerek yapılan kolon kanseri tedavisi sırasında, aletin kullanıldığı karın bölgesinde meydana gelen ensizyon çevresinde genellikle tümörler oluşmaktadır.
- Hamzaoğlu ve ark.(2000) bu bölgeye bal uygulanmasının etkisini incelemek üzere 60 fareye tümör hücreleri enjekte etmişlerdir. Bunlardan 30’ unun ensizyon bölgesine bal uygulanmış, 30’ una uygulanmamıştır. Sonuçta ameliyat için açılan ensizyon kanalı çevresine bal sürülmeyen 30 farede tümörler oluştuğu halde ensizyon kanalı çevresine bal sürülen 30 fareden sadece 8’ inde tümör oluşmuştur.
- Kolon kanseri üzerinde çalışan bilim adamları balın içinde bulunan bir maddenin kanser hücrelerinin yok olmasına neden olabileceğini belirtmişlerdir (Özmen ve Alkın, 2006). Swellam ve ark. (2003), mesane kanserinde balın antitümör ve antimetastatik özellik gösterdiğini bildirmektedirler.
SONUÇ
Kanser tedavisinin sadece fitoterapi ile yapılması hiçbir uzman tarafından kabul edilmemektedir. Yapılmış ve yayınlanmış tüm çalışmalar fitoterapötik ürünlerin, kemoterapi, radyoterapi gibi konvansiyonel tedavilerin yanında kullanıldığını belirtilmiştir.
Hastalarının çoğunluğunun TAT yöntemlerini hastalığa karşı her şeyi yapmak, kanser tedavisi için ve faydasına inandıkları için kullandıkları belirlenmiştir. Hastaların büyük çoğunluğunun aile, arkadaş ya da klinikteki başka bir hastanın önerisiyle bu yöntemlere başvurdukları ve çoğunun bu yöntemleri kanser tanısından sonra tıbbi tedavileri süresince kullandıkları belirlenmiştir.
Çalışmalarda TAT kullanan hasta ve/ veya yakınlarının çoğunun doktor/ hemşireye bilgi vermediği belirtilmiştir. Bu çalışmalarda hasta ve yakınlarının sağlık personeline bilgi vermemeleri ya da sormama nedeninin olumsuz tepki alacakları endişesi olabileceği belirtilmektedir.