Top 5 This Week

Related Posts

Dünden Bugüne Kültür ve Beslenme

Dünden Bugüne Kültür ve Beslenme

İnsanlığın varoluşuyla beraber en temel ihtiyaçlardan biri şüphesiz ki beslenme olmuştur . Anne karnında başlayan bu beslenme süreci, hayatın son anına kadar devam eder.Peki biz neye göre besleniriz? Damak tadı dediğimiz olguyu nasıl  oluştururuz? Besinlerimizi nasıl sunarız? kimlere ne zaman, neler ikram ederiz? Sıralı pek çok soru bulmak mümkün. Elbette çoğumuz şu yorumları yapabilir: bölgedeki yaşam koşulları, inandığımız din, ailemizin sosyoekonomik durumu,kullandığımız mutfak araç gereçleri,bölgemizde yetişen sebze  ve meyvelere göre besleniriz biz. Bu tüm sebepleri ise tek bir çatı altında ‘KÜLTÜR’ kelimesi toplar.

Kültür; nesilden nesile aktarılan maddi ve manevi tüm değerlerimizdir. Burada bize ‘BESLENME KÜLTÜRÜ’ merhaba der. Bu noktada beslenme salt biyolojik bir eylem olmaktan çıkar ve kültürel bir olguya dönüşür.

Tarih boyunca konargöçer yaşamış Türk topluluklarında sofra vazgeçilmez bir iletişim ve etkileşim unsurudur. Kurulan sofranın düzeni kadının maharetini gösterirken, hazırlanan yemekler erkek için güç ve iktidar simgesi olmuştur. Kültürel unsurların aktarılmasında törensel yemekler bu dönemde önemlidir. Sofranın başına yönetici olarak üstün kişi oturur, sağına soluna ise yaş dikkate alınarak büyükler yerleştirilir. Sofrada oturulan yer kadar yemeğin yenilen kısmı da bir statü göstergesidir.

Hatta Şecerei Terakime’deki Oğuz Kağan destanında büyük ziyafetlerde kesilecek koyunun hangi parçalarının,hangi boylar tarafından yenileceği açıkça belirtilmiştir.  İlginçtir ki bugün baktığımızda Kırgız ve Kazak topluluklarında buna benzer paylaşım örneklerini hala görmekteyiz. O zamanlardan Türk mutfağının eşsiz yemekleri oluşmaya başlar ve sofrada ana yemeklerde et ürünleri,içeceklerde ise ayran, at sütünden yapılan kımız gibi süt ürünleri hakimdir. Ekmek ise her zaman önemli bir yer tutmuştur. Bu Yunanlılar için arpa, Romalıların çoğu için buğday ekmeğidir.  Türklerde ise yufka ya da bazlama tarzı köy ekmekleri ev kadınları tarafından yapılırdı. Günümüzde ise ekmeğin önemi  deyimlerimizle hala vurgulanır: biz  yoksulluk derecesini ‘yiyecek ekmeği yok’ diye tanımlar, ekmek  üzerine ‘Ekmek Mushaf çarpsın’ diye yemin eder, yere düşen ekmek parçalarını öperek alnımıza koyarız. Toplumlara genel olarak baktığımızda ise inanç ile beslenmenin yakından ilgili olduğunu görürüz.Yiyecekler çoğu zaman tanrılara sunulan adaklar arasında olmuştur.

Bazen bir şükrü temsil eder bazen de bir dileği. Semavi dinlerde ise yiyeceklerle ilgili kuralların en geniş biçimine Musevilik’te rastlanır. Yasalarında eti yenen ve yenmeyen hayvanlardan açıkça bahsederler. Yahudiler, inançlarına göre et ve süt ürünlerini bir arada tüketmezler. Çinliler ise besinin ruhuna zarar vermemek için etleri çok fazla haşlamadan tüketirler.  Osmanlı dönemine geldiğimizde yemek kültürümüzün oluşumu çok hızlıdır. Sofra adabı diğer Türk topluluklarında olduğu gibi hala çok önem taşımaktadır. Önemi ise şu küçük hikaye ile anılır:Fatih Sultan Mehmet Han , bilginlerle sofrada sık sık buluşmayı çok sever. Zamanın iki bilgini Molla Hüsrev ve Molla Guvani ile oturduğu sofrada Molla Hüsrev Hünkarın soluna oturtulduğu için çok ağrına gidip ortamı terk etmiştir.Cumhuriyet döneminde de daha modernize edilmiş sofralarımız göze çarpar. Bu yeniliklerin topluma kazandırılmasında  Atatürk’ün uzun sofra sohbetleri,akşam yemeklerindeki birliktelikler önem arz eder. Günümüze baktığımızda ise ,batı kültürünün etkisiyle yaşamımıza giren hazır yemek kültürü hem sağlığımızı hem sofra muhabbetlerimizi etkilemektedir.Yaşadığımız bu tempolu hayatta sofrada bile birbirimize vakit ayıramazken;iftar sofralarımız,bayram sabahlarımız elbette ki umut vericidir.  Herkes kendi kültürüyle beslenir: kruvasan Fransız toplumunun, kebap Arap toplumunun, hamurlu tatlılar Türk toplumunun, fastfood gıdalar Amerika toplumunun, pizza İtalyan toplumunun ulusal kimliğiyle özdeşleşmiştir. Özbek için samsa neyse Uygur için de Türkistan pilavı odur.Bu güzel sofra düzenlerimizi, yemeklerimizi,aile kavramımızı kaybetmemek şüphesiz ki üstümüze düşen ilk görevlerden olacaktır.

BOL MUHABBETLİ, SAĞLIKLI SOFRALARDA BULUŞMAK VE  BUNU NESİLLERE AKTARMAK DİLEĞİYLE…

Öğr. Dyt. Cansu ARSLAN
Atatürk Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Ek alanı

Popular Articles