Dikkat Girelin – “Ghrelin”
Son araştırma sonuçları gösteriyor ki, girelin hormonu aç olunmasa da, yemeğin üzerine favori yiyecekleri yemeye teşvik edebilir. Girelin hormonunun aşırı ya da zamansız salgılanması buna neden olabilmektedir. Yapılan deneylerde, dışarıdan girelin hormonu verilen kişilerin, normalin çok üstünde yemek yedikleri, tok olsalar da yemeye devam ettikleri görülmüştür
Girelin, gastrointestinal sistem tarafından üretilen, merkezi sinir sistemini etkileyerek iştahın ve vücut ağırlığının düzenlemesinde görev alan, 28 amino asitlik lipopeptid yapıda bir hormondur. Aslen midenin fundus kısmında üretilmesinin yanı sıra az miktarda bağırsak, böbrek, hipofiz bezi, plasenta, prostat, testis, beyin ve hipotalamus tarafından da üretilmektedir.
Midede üretildikten sonra ön hipofiz ve hipotalamik bölgedeki reseptörlerine ulaşıp GH (büyüme hormonu) salımını uyarmakta, enerji dengesini ve besin alınımını düzenlemektedir. Açlık halinde kanda yükselirken yemek sonrası miktarı azalmaktadır. Beyne besin alımını ve yağ dokusunu arttırıcı nitelikte bilgiler iletir. Anoreksiya nervosada ve büyüme döneminde de kandaki seviyeleri yüksektir. Aynı zamanda enerji depolarının boşalmasını, kaşeksiyi önler.
Ekzojen olarak verilen girelin farelerde besin alımını artırmakta, yağ kullanımını azaltmakta ve sonuçta yağ dokusu artışına neden olmaktadır.
Bağımlılık siklusuyla bağımlılığı aşma konusunda çalışmaları olan Teksas Güneybatı Tıp Merkezi Üniversitesi’nden Jeffrey Zigman, iştahta kilit rolü olan girelinin de ödül merkeziyle ilişkili olduğu ve daha çok yemek yemeye teşvik ettiğini söylemiştir. Aşırı yemenin bir sebebinin de girelininin fazla salınması ile ilişkili olabileceği de söz konudur.
Yaşam stili, girelin seviyelerini etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Kronik uykusuzluğun aşırı girelin salgılanmasına neden olduğu bilinmektedir. Bu da, günlük olarak az uykuyla yaşamın devam ettirilmeye çalışılmasının neden kiloda bir artış gösterdiğinin cevabını oluşturabilmektedir.
Ghrelinin iştah kontrolünde etkin olan leptin, kolesistokinin ve insülin hormonları ile ilintili olduğu da yapılan çalışmalarda doğrulanmıştır.
Girelin ile obezite arasındaki ilişki oldukça merak konusu olmakla birlikte bazı çalışmalarda da bu iki yaklaşım arasında anlamlı bir ilişki olmadığı rapor edilmiştir. Girelin seviyesinin obez bireylerde zayıf bireylere göre daha düşük olduğu, katılımcıların diyet yapması sonucu kilo kaybetmeleriyle serum girelin seviyelerinde artış gözlendiği rapor edilmiştir. Yapılan çalışmalarda anoreksiya nervozalı (AN) bireylerle obez bireylerin girelin seviyeleri karşılaştırılmış, AN bireylerde plazma ghrelin seviyeleri daha yüksek bulunmuştur. İki grup arasındaki tokluk sonrası girelin değerlerine bakıldığında, diyetin içeriğine bağlı olarak girelin seviyelerinin kısmen düştüğü gözlenmiştir. Konuyla ilgili ayrıca, diyet yapan obez bireylerin kilo kaybı öncesi ve kilo kaybı sonrası tokluk girelin cevapları değerlendirilmiş, çalışmalar arasında birbiriyle ilintili olmayan sonuçlar çıkmıştır. Bu tutarsızlığın, diyetin makronutrient ve mikronutrient içeriği, mekanik sindirim, nörolojik kombinasyon, insülin gibi diğer faktörlerden kaynaklandığı rapor edilmiştir. Bir çalışmada, 13 obez birey başlangıçta ve diyetle ortalama olarak %17 kilo kaybı sonrası gün içerisinde değişik saatlerde plazma girelin seviyeleri ölçülmüş ve anlamlı farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bunların yanı sıra, tip2 DM ve insülin direnci olan hastalarda da girelin düzeyleri araştırılmış sağlıklı bireylere göre düşük bulunmuştur. Bu durumun ağırlık kaybı veya artışı ile ilgili olmadığı, ayrıca girelin seviyelerinin insülin salınmasını azalttığı rapor edilmiş, bunun sonucunda girelinin insülin direnci oluşumunun engellenmesinde etkin olabileceği vurgulanmıştır.
Yapılan bir deneyde, dışardan insülin hormonu verilen kişilerin kanındaki girelin hormon seviyelerinin hızla düştüğü, insülin takviyesi sona erdiğinde ise girelin hormon seviyeleri normale döndüğü görülmüştür. İnsülin hormonu, yemeklerden hemen sonra yükselen kandaki glikozunu düşürmek için çalışmaktadır. Böyle bir durumda girelin hormonunun azalması gereklidir çünkü girelin kan glikozunun yükselmesine çalışmaktadır.
İnsülinin, tokluk hormonu olan “leptin” seviyelerini arttırdığı da düşünüldüğünde, insülin hormonunun iştahı kontrol etmedeki önemi anlaşılmaktadır.
Yapılan bir çalışmaya göre incelemeye alınan bireylerde kilo veren grupta, kilo veremeyen gruba göre serum leptin değerlerinde anlamlı azalmalar bulunmuş. Serum girelin değerlerinde, kilo veremeyen grupta anlamlı düşüş gözlenirken, kilo veren grupta girelin artışı gözlenmiş; ancak bu fark anlamlı bulunmamıştır. Ayrıca leptin ile BKI, bel çevresi ve kalça çevresi arasında, pozitif ilişki bulunmuştur. Girelin ile bel çevresi ve bel/kalça oranı arasında, negatif ilişki tespit edilmiştir. Leptin hormonunun büyük kısmı, yağ dokusunda sentezlenmekte; çalışmaya katılan bireylerin kilo kaybıyla beraber, vücut yağ kitlesindeki azalmaya paralel olarak, leptin seviyelerinde de düşüş gözlenmiştir. Kilo kaybı ile serum girelin düzeylerinde artış gözlenmesi ancak bu artışın anlamlı olmaması, girelin seviyelerinin sadece kilo değişimlerine bağlı olarak değil, bireysel beslenme alışkanlıkları, çevresel faktörlere göre de değişebileceğini düşündürmektedir. Girelinin kısa zaman aralıklarında hızlı değişiklikler gösteren hormon olması da bu durumu desteklemektedir.
Konuyla ilgili daha fazla araştırmaya gerek duyulmasıyla birlikte alınabilecek önlemler:
- Düzenli uyku siklusuna dikkat edilmeli.
- Bebeklik ve çocukluk döneminden başlayarak bireylerin sağlıklı beslenme ve sağlıklı yaşam biçimine adapte olmalarını sağlamak bu konudaki altın standarttır.
- Sağlıklı kiloya kavuşmada sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz birlikte yürütülmeli.
- Formül mamaları anne sütüne yaklaştırma çalışmalarına devam edilmeli. (Formül mama ile beslenen bebeklerin yaşamlarının ileri dönemlerinde daha obez oldukları bilinmektedir. İlk aylardan sonra AS ile beslenen bebeklere göre daha fazla kilo almaktadır. AS ile beslenen bebeklerin serum girelin ve leptin düzeylerinin yüksek olması bu hormonların Anne sütü ile bebeğe geçtiğini ve daha sonraki dönemde enerji dengesinin ayarlanmasında rolü olduğunu düşündürmektedir. Formül mama ile beslenenlerde girelin ve leptinin düşük olması Formül mamaların içeriği veya biberonla beslenmeleri ile ilişkili olabilir.)
- Aşırı karbonhidrat tüketmenin hormonal sebepleri olsa bile birey oto-kontrolünü sağlayabildiği takdirde bu durumla başa çıkabilmek mümkündür.
Yazar : Gamze SÖNMEZ
KAYNAKLAR:
Aşkın ve ark.; Paraoksonaz-1 Enzimi ve Ghrelin Hormonu; İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi 2012; 1: 21-8.
Diyet Yapan Obez Bireylerde Leptin, Ghrelin, Nesfatin1 Ve Obestatin Biyokimyasal Parametreleri İle Kilo Verme Arasındaki İlişki; Hayrettin Kara; 2014; Balıkesir Üniversitesi.
Beil L. The Snack Food Trap. 2012;160(19):44-47.
Huh SY, Rifas-Shiman SL, Taveras EM, Oken E, Gillman MW: Timing of solid food introduction and risk of obesity in preschool-aged children. Pediatrics. 127:544-551, 2011
Karataş Z, Aydoğdu SD, Karataş A, Aydın B:The Effect of Plasma Ghrelin and Serum Leptin Levels on Growth in Breastfed and Formula-fed Infants during Early Infancy Period. Düzce Tıp Dergisi 2011; 13(3): 6-12.