ÇOCUK BESLENMESİNDE PREBİYOTİKLER…
Beslenme bilimindeki gelişmeler ile besinlere bakış açımız değişmeye başlamıştır.Besinler gereksinim duyduğumuz
besin ögelerini sağlamaları yanı sıra sağlığımızı olumlu etkilemekte ve bazı hastalık risklerini azaltmaktadır. Temel besleyici özellikleri dışında sağlığı olumlu yönde etkileyici özellikleri bulunan besinlere genel olarak “fonksiyonel besin” adı verilmiştir.
Vücut boşluklarımızda ve yüzeyinde bulunan bakterilerin aktivite ve/veya kompozisyonundaki değişiklikler sağlığımızı olumsuz etkilemektedir. Bağırsak florasının devamlılığının sağlanmasında prebiyotik ve probiyotiklerin önemli rolü vardır. Prebiyotikler; Pırasa, Soğan, Muz, Hindibağ, Enginar, Sarımsak, Kuşkonmaz, Buğday.
İNSAN SİNDİRİM SİSTEMİNİN ÜÇ TEMELİŞLEVİ:
Diyetle aldığımız besinleri yararlı besin ögelerine ayrıştırması,
Bu besin ögelerinin bağırsak duvarından kana geçişini sağlaması ve
Yabancı ve toksik moleküllerin dolaşıma geçmesine engel olmasıdır.
Bu nedenlerle iyi çalışmayan bir sindirim sisteminin sağlığımız üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini öngörebiliriz.
Bağırsak Duvarı;Bağırsak Salgıları,Mikroflora ve Besinler
Bağırsaklarımız içinde 100 trilyon (tüm vücudu oluşturan hücreler 10 trilyondur) mikroorganizma barındırmaktadır.
Bağırsakların sağlığı ve tüm ekosistemi toksik maddeler ve patojen bakterilerin tehdidi altındadır.
Bağırsakların immün sistemi mikroorganizmaları taramakta ve patojen olanların çoğalmasını baskılarken yararlı olanların çoğalmalarına destek vermektedir.
Bağırsak mikroflorasını desteklemenin bir yolu yararlı organizmaları doğrudan verme (probiyotik), diğeri ise prebiyotik kullanılarak yapılan düzenlemedir.
PREBİYOTİK TANIMI
Kolonda bir veya sınırlı sayıda olmak üzere daha çok çeşitli bakterinin çoğalma ve/veya aktivitesini arttırarak konakçının sağlığını olumlu yönde etkileyen ve sindirilmeyen besin bileşenleridir.
Seçici olarak fermente olabilen,gastrointestinal mikroorganizmaların kompozisyon ve/veya aktivitesini etkileyerek bireyin iyi olma hali ve sağlığı üzerinde olumlu etkileri olan besin bileşenleridir.
Yeni tanımda etki, sadece kolon ile sınırlı tutulmamaktadır. Her iki tanımda da ortak olan, seçici olarak mikroorganizmaların ve sonuçta bireyin sağlığının olumlu yönde etkilenmesidir.
Mide asitinden etkilenmemeli,Seçici olarak kolonda fermente edilmeli ve İnce bağırsak sindiriminden etkilenmemeli.
Bir prebiyotik diyet lifi olarak kabul edilebilir, ancak her lif bir prebiyotik özelliği taşımaz. Örneğin, selüloz ve pektin gibi liflerin prebiyotik özelliği yoktur.
Anne sütü oligosakkaritleri (HMOS) laktoz ve lipidlerden sonra anne sütünde bulunan üçüncü büyük bileşendir ve önemli gelişimsel ve koruyucu görevleri olduğu düşünülmektedir.
HMOS;moleküler ağırlık ve yapıları farklı, yapısında bulunan şekerler ve türevleri ve yükleri farklı bir oligosakkarit karışımıdır.
Yapısal olarak beş farklı şekerin değişik kombinasyonlarından oluşmaktadır: D-glukoz, D-galaktoz, N-asetilglukozamin, L-fukoz,Sialik asit.
Laktasyon süresince HMOS konsantrasyon ve dağılımında değişiklikler olur.
Anne sütünde bağlı olmayan HMOS miktarı 5-10 gr/L olup bu miktar kolostrumda daha yüksektir. Yapısındaki şeker sayısı da 2 ile 32 arasında değişmektedir.
Halen kullanılan yöntemlerle 200’den fazla farklı yapıda HMOS saptanmıştır.
HMOS konsantrasyonu bir anneden diğerine ve laktasyon sırasında değişkenlik gösterir.
Bu nedenle, HMOS kompozisyonunun bire bir bebek mamalarında taklit edilmesi olası değildir.
İnek sütünde sadece eser miktarlarda oligosakkarit bulunmaktadır. İnek sütü bazlı mamalarda genelde oligosakkarit bulunmadığından dışarıdan eklenmesi gerekir.
Anne sütündeki kadar çeşitli oligosakkarit katılması olası değildir.
Prebiyotiklerin Sağlığımız Üzerindeki Olumlu
Etkilerini Aşağıdaki Şekilde Özetleyebiliriz:
Laktik asit bakterilerini arttırarak patojenlere direnç,
İmmün sistemin nonspesifik uyarılması ile enfeksiyonlara direnç,
Karsinojen metabolizmasını değiştirme,
Kalsiyum ve magnezyum absorpsiyonunu arttırma,
Karaciğerde trigliserid ve çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL) yapımını azaltma,
Tip II diyabette kan şekerini düşürme ve
Müsin yapımını arttırma, SCFA aracılığı ile kolonik epitelde trofik etki.
Doz;Çocuklar için önerilen prebiyotik dozu: 1-3 gr/gün, erişkinlerde ise 5-15 gr/gün’dür.
Prebiyotiklerin bazı minerallerin absorpsiyonunu artırıcı etkisi şöylece açıklanabilir: Oligosakkaritlerin ozmotik etkisi ile bağırsak lümenine su transferi sağlanarak minerallerin çözünürlüğünün arttırılması, pasif diffüzyonla geçişin artması, fermentasyonla bağırsak pH’sının asit tarafa kayması ve lümende asidite ile iyonize halde mineral bulunması.
Prebiyotikli ürünle beslenen çocuklarda ishal sıklığının azaldığı görülmüştür. Fruktooligosakkaritli mama ile beslenmekte olan çocuklarda kızamık aşısına antikor yanıtının daha iyi olması immün sistem üzerinde de etkili olduğunu göstermektedir. Preterm bebeklerde nekrotizan enterokolitten korunmada etkili olduğu da ileri sürülmektedir. İnulin dozu arttırıldığında total kolesterol ve LDL kolesterol düzeylerinde önemli oranda düşmeler olmaktadır.
GÜVENİRLİK:
Prebiyotikler güvenlidir. Bir inulin anaflaksisi vakası bildirilmiştir.
Prebiyotikler fazla tüketildiğinde karında rahatsızlık hissi distansiyon ve gaz’a neden olabilir. Laktuloz içeren bazı prebiyotik
preparatlarda galaktoz da bulunmaktadır. Bu nedenle, galaktozsuz diyet alması gereken hastalarda kullanılmamalıdır.
GELECEKTEN BEKLENTİLER…
Halen spesifik amaçlar için prebiyotiklerin belirlenmesine gereksinim vardır. Yeni bazı özellikleri olan prebiyotikler üretilmelidir.
– İşlevleri güçlendirilmiş prebiyotikler
-Uzun süre kalıcı olan prebiyotikler
-Anti-adezif oligosakkaritler: Belirli mikro- organizmaların kolon mukozasına tutunmasını önleyen prebiyotikler. Böylesi oligosakkaritler anne sütünde bulunmaktadır.
– Hedefi belirlenmiş prebiyotikler:
Belirli grup mikroorganizmalara yönelik prebiyotikler.
Anne sütü alan çocukların mikroflorası mama ile beslenen çocukların florasından farklıdır; Laktobasiller ve Bifidobakteriler egemen durumdadır. Bu mikroorganizmaların spesifik olarak çoğalmasını sağlayacak prebiyotik bulma çalışmaları yapılabilir.
Yaşlılarda ise Bifidobakteriler 55 yaşından sonra mikroflorada azalmaktadır. Bunların arttırılması hedeflenebilir.
Genotipik farklılıklar da mikroflora kompozisyonunda etkilidir. Farklı ortamlarda bulunan idantik ikiz çalışmaları da bu görüşü desteklemektedir. Genetik çalışmalar ile bireylerin hangi prebiyotiğe daha iyi yanıt verebileceğini de saptamak olasıdır.
YEDİKLERİNİZLE YA HASTALIKLARI BESLERSİNİZ YA DA ONLARI YENERSİNİZ…
SAĞLIĞINIZ İÇİN HER GÜN PRO-PREBİYOTİK BESİNLERİ TÜKETİN.
Yazar : Sultan Murat
KAYNAKLAR:
FETAL HAYATTAN ÇOCUKLUĞA İLK 1000 GÜN GEBE VE ÇOCUK BESLENMESİ KONGRESİ
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI METABOLİZMA VE BESLENME BİLİM DALI Prof. Dr. TURGAY COŞKUN
Çocuk beslenmesi, prebiyotikler, diyetisyen, sultan murat, dyt sultan murat, nuh naci yazgan
Diyetisyenler için özel etkinlik
Romatoloji Sağlık Profesyonelleri Derneği Tanışma ve Bilgilendirme Webinarı Tarih: 5 Ağustos 2024 Saat: 20.00 -…
Değerli Meslektaşlarımız, 20-21 Eylül 2024 tarihleri arasında çevrimiçi gerçekleştirilecek "Onkolojide Beslenmeye Güncel Bakış" konulu kursumuza…
Etkinlik linki : sporbeslenmevetakviyekongresi.com Eğitim Ücreti : Ücretsiz Kayıt Son Gün : 27 Mayıs 2024…
Merhaba Arkadaşlar, Kayseri Sivas Caddesinde yaklaşık 4 yıldır hizmet vermekte olan Diyetisyen Ofisimizi devir etmeyi…
Etkinlik tüm öğrencilerine açıktır. Etkinliğe katılım ücretsizdir, katılımcılara e-katılım sertifikası verilecektir İZTÜ’DE ÖĞRENCİ DİYETİSYENLER BULUŞUYOR!…