Bireylerin stres, üzüntü, sıkıntı, endişe, yalnızlık, depresyon gibi negatif duygu durumlarında kendilerini rahatlatmak ya da başarı, mutluluk gibi pozitif duygu durumlarında ise kendilerini ödüllendirmek amacıyla tükettikleri besinler ‘comfort food’ olarak adlandırılmaktadır. Bu besinler genellikle karbonhidrat oranları yüksek, hazırlanması ve erişilmesi kolay olan besinlerdir.
Besinler ve duygu durumu arasındaki ilişki ters yönlü de olabilir. Yani kişi stresli olduğunda karbonhidrat ve rafine şeker oranı yiyeceklere yönelebildiği gibi bazı yiyecekler de kişiyi strese karşı dirençli kılabilmektedir. Yapılan araştırmalar daha pozitif ve neşeli bir ruh halinin günlük tüketilen sebze ve meyve miktarının arasında güçlü bir ilişki olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca belirli omega-3 yağ asitlerinin vücuttaki düşüklüğünün, majör depresif bozukluk ve intihar riski ile yakından ilişkili olduğu da kanıtlanmıştır. Sağlıklı besin tüketiminin düşük düzeyde olan ülkelere kıyasla, diyetinde tam tahıl ürünleri, işlenmemiş et, sebze ve meyve gibi besinleri tüketen Avustralya’lı kadınlarda bipolar bozukluk, anksiyete veya depresyon daha az görülmüştür.
Besinlerin ruh halimizi nasıl etkilediği konusuna açıklık getiren bir teori de ‘serotonin teorisi’dir. Halk arasında mutluluk hormonu olarak adlandırılan serotonin, triptofandan üretilen bir nörotransmitterdir. Nörotransmitterler, sinir sistemindeki kimyasal iletişimin sağlayan temel birimlerdir.
Tiriptofan en fazla istiridye, salyangoz, ahtapot, kalamar, muz, ananas, erik, fındık, süt, hindi, ıspanak, ve yumurta gibi besinlerde bulunur. Beyindeki serotonin sentezinin triptofanın varlığına bağlı olduğu düşünüldüğünde bu besinlere diyette yer verilmesi serotonin seviyesini de arttıracaktır.
Triptofan, diyet proteinlerinde en az bulunan aminoasitlerden birisidir. Proteinden zengin bir beslenme planının uygulanması triptofandan ziyade diğer büyük nötral aminoasitlerin oranının artmasını sağlar. Bu durumda beyine triptofan girişini ve buna bağlı olarak da serotonin seviyesini düşürür. Karbonhidrattan zengin proteinden fakir bir diyetinuygulanması ise serotonin sentezini arttırır.
Alınan karbonhidrat kan şekeri düzeyini yükselterek insülin salgılanmasını sağlar. İnsülin, kandaki çoğu aminoasitin kas dokuları tarafından emilmesini sağlar. Ancak kanda albümine bağlı olarak bulunan triptofan bu aminoasitlerin dışındadır.
Sonuç olarak kandaki triptofan diğer aminoasitlere oranla artmış olur ve taşıyıcılar sayesinde beyine girerek serotonin sentezini tetikler. Yeni Zellanda’da genç erişkinler üzerinde yapılan bir araştırma tam tahıl ürünlerinin, meyve ve sebzelerin bol miktarda tüketildiği katılımcıların daha sakin, daha mutlu ve daha enerjik hissettiklerini göstermiştir.
Omega-3 yağ asitleri insan sinir sisteminde bolca bulunmasından dolayı depresyon sürecinde ortaya çıkan inflamatuvar süreçlerin etkilerine karşı bir direnç ortaya koyması depresyon üzerinde olumlu etki gösterebileceğini düşündürmüştür. Yapılan birçok araştırma depresyon ve omega-3 arasındaki ters orantıyı gözler önüne sermiştir. Ayrıca daha ileri çalışmalar depresyonda olan kişilerin plazma ve kırmızı kan hücresi zarlarında omega-3 çoklu doymamış yağ asitlerinin oranının düşük olduğunu göstermiştir.
Daha sonra erişkin ve çocuklarda; majör depresif bozukluk, doğum sonrası depresyon, bipolar bozukluk, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, psikotik bozukluklar, obsesif-kompulsif bozukluk ve sınırda kişilik bozukluğu tedavisi üzerinde omega-3 çoklu doymamış yağ asitlerinin etkisi incelenmiş ve çoğunlukla fayda sağladığı görülmüştür.
Tüketilen besinler de bağırsak mikrobiyotasını değiştirmektedir. Bağırsak mikrobiyotası; insanların beyin gelişimini, davranışlarını ve duygu durumunu etkiler. Bu konu üzerine yapılan araştırmalar yaşamın erken dönemlerinde meydana gelebilecek olan bağırsak mikrobiyotası düzensizliklerinin, nörogelişimi olumsuz olarak etkileyerek seneler sonra ruh sağlığı sorunlarının ortaya çıkabileceğini göstermiştir.
Tüm bu bilgiler ışığında sağlıksız diyetlerin uygulanması veya antibiyotik kullanımının oluşturduğu bağırsak mikrobiyatasındaki bozukluklar depresif davranışlara sebep olabilir. Bunu destekleyecek olan bir çalışma sonucunda sağlıksız batı diyeti modeli, artan depresyon prevelansıyla ilişkili bulunmuştur. Diğer yandan meyve, soya ürünleri, sebze ve yeşil çay gibi besinler açısından zengin olan japon diyeti veya zeytinyağı, balık, meyve, sebze, yağlı tohumlar, baklagiller, süt ve işlenmemiş et açısından zengin olan akdeniz diyeti gibi sağlıklı diyetlerin uygulanması depresyon riski ile ters ilişkili olduğu saptanmıştır.
Dyt. İrem SAĞLAM
Diyetisyenler için özel etkinlik
Romatoloji Sağlık Profesyonelleri Derneği Tanışma ve Bilgilendirme Webinarı Tarih: 5 Ağustos 2024 Saat: 20.00 -…
Değerli Meslektaşlarımız, 20-21 Eylül 2024 tarihleri arasında çevrimiçi gerçekleştirilecek "Onkolojide Beslenmeye Güncel Bakış" konulu kursumuza…
Etkinlik linki : sporbeslenmevetakviyekongresi.com Eğitim Ücreti : Ücretsiz Kayıt Son Gün : 27 Mayıs 2024…
Merhaba Arkadaşlar, Kayseri Sivas Caddesinde yaklaşık 4 yıldır hizmet vermekte olan Diyetisyen Ofisimizi devir etmeyi…
Etkinlik tüm öğrencilerine açıktır. Etkinliğe katılım ücretsizdir, katılımcılara e-katılım sertifikası verilecektir İZTÜ’DE ÖĞRENCİ DİYETİSYENLER BULUŞUYOR!…