Yağ dokusundaki artış olarak ifade edilen obezite, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sıklıkla görülen kronik, kompleks ve mültifaktöriyel bir hastalıktır. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ‘sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi’ olarak da tanımlanmaktadır. Diyabet, insülin direnci, hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, hiperlipidemi, infertilite, obstrüktif uyku-apne sendromu, depresyon ve çeşitli kanserler gibi pek çok sağlık sorunuyla ilişkili olup sağlık harcamalarını arttırmaktadır. Obezite sadece belirli toplumlarda görülen bir hastalık değil, gün geçtikçe küresel bir salgın halini almaktadır. DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından Asya, Afrika ve Avrupa’nın birçok bölgesinde yapılan çalışmalar bunu doğrular niteliktedir. Türkiye’de de obezitenin görülme sıklığı gelişmiş ülkelerden geri kalmamaktadır.
Günümüzde obezitenin en sık nedenleri, enerji miktarı yüksek besinlere kolayca ulaşılması ve sedanter yaşamdır. Dengesiz beslenme, yetersiz fiziksel aktivite, endokrin hastalıklar, obeziteye eşlik eden genetik sendromlar ve çeşitli ilaçlar obeziteye neden olan faktörlerdendir. Obezite tedavi edilmediği sürece yaşam süresini kısaltır, yaşam kalitesini olumsuz etkiler, doku ve organların işlevlerini bozar. Bu komplikasyonlar iki nedene bağlıdır:
1.Adipoz doku kütlesindeki artış
2.Artmış adipokin salınımı
Organizmalar yaşamlarını devam ettirebilmek için dışarıdan enerji almaya ihtiyaç duyarlar. Özellikle alınan enerji, harcanan enerjiden fazla olduğunda bu fazla enerji bazı balıklar ve memelilerde adipoz dokuda depo edilmektedir. Adipoz doku, alınan ve harcanan enerjiye bağlı olarak sürekli değişkenlik gösteren bir dokudur. Bu doku salgıladığı büyüme faktörü, sitokin, enzim ve hormonlarla vücuttaki çeşitli fonksiyonlarda ve özellikle enerji metabolizmasının düzenlenmesinde önemli rol almaktadır. Vücutta visseral ve subkutan olmak üzere iki tip adipoz doku bulunmaktadır. Visseral yağ dokusu obezite ile ilişkili patolojik durumlarla daha güçlü bir korelasyon göstermektedir. Bu nedenle patolojik durumlarda toplam yağ kütlesinden çok vücuttaki yağ dağılımı daha önemli olabilmektedir.
Adipoz doku artık basit bir enerji depolama alanı olarak değil, temel bir endokrin organ olarak görülebilir. Son on yılda adipositlerin biyolojisi üzerine yapılan araştırmalar, leptin, adiponektin ve resistin gibi çeşitli biyoaktif maddeleri salgılama kapasitelerini ortaya koymuştur. Adipoz dokuda üretilen biyolojik aktif maddeler sürekli olarak değişim içindedirler, bu da adipoz dokunun sürekliliğine ve enerji alımına, yağ birikiminin artmasına neden olur. Bu nedenle, hem sinerjik hem de antagonistik olan adipokinler arasındaki ilişkilerin anlaşılması, artan enerji alımını önlemek ve vücuttaki yağ birikimini engellemek için son derece önemlidir. Bu nedenle obezitenin nedenlerinin daha iyi anlaşılması, buna göre önlemlerin alınabilmesi, yağ dokusundan salgılanan bu biyoaktif maddelerin görev ve etkilerinin anlaşılması için daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.
Diyetisyenler için özel etkinlik
Romatoloji Sağlık Profesyonelleri Derneği Tanışma ve Bilgilendirme Webinarı Tarih: 5 Ağustos 2024 Saat: 20.00 -…
Değerli Meslektaşlarımız, 20-21 Eylül 2024 tarihleri arasında çevrimiçi gerçekleştirilecek "Onkolojide Beslenmeye Güncel Bakış" konulu kursumuza…
Etkinlik linki : sporbeslenmevetakviyekongresi.com Eğitim Ücreti : Ücretsiz Kayıt Son Gün : 27 Mayıs 2024…
Merhaba Arkadaşlar, Kayseri Sivas Caddesinde yaklaşık 4 yıldır hizmet vermekte olan Diyetisyen Ofisimizi devir etmeyi…
Etkinlik tüm öğrencilerine açıktır. Etkinliğe katılım ücretsizdir, katılımcılara e-katılım sertifikası verilecektir İZTÜ’DE ÖĞRENCİ DİYETİSYENLER BULUŞUYOR!…