Diyetisyen Perihan Koca
Diyetisyen Perihan Koca

Günlük yaşamda oksijen ile elde edilen  enerjiyi besinlerle karşılarız. Eğer gereken besinler, gerektiği saatte alınmıyorsa açlık oluşur ve vücut tüm gün  kendini toparlamakta zorluk çeker.

Açlık ; tüm vücudun ihtiyaç duyduğu yakıttır. Vücut bu yakıtı elde edemez ise, fonksiyonların durmasına neden olur. Yani  sindirim sistemi, boşaltım sistemi, dolaşım sistemi görevini tam olarak  yerine getiremez.

Sürekli açlık hissi olan ve kendini yemeğe veren kişilerin  genelde, güne aşırı karbonhidrat içeren bisküvi, kruvasan, ekmek arası nutella , poğaça gibi  yanlış  gıdalarla başlayan bireyler  olduğu gözlemlenmiştir. Bu bireylere kıyasla değerlendirilen diğer bir araştırmada da , sabahları uyanıp , 1 saat içinde kahvaltısını protein ağırlıklı yapan ve yine öğle – akşam yemeğini , ara öğünlerini düzenli olarak yapan kişilerde de, gün içerisinde açlık hissi yaşamadıkları gözlenmiştir.  Yalnız bu düzene rağmen hala açlık hissi yaşayan nadir kişilerin görülmesinde ise,  hızlı yemek yemeleri  ve doyumun gerçekleşmediği gözlemlenmiştir.  Bu nedenle yemek yerken  olabildiğince yavaş yenilmelidir . Yemek sonrası  ortalama 20 dakika  kadar beklenmeli  ve hala açlık söz konusu mu gözlenmelidir. Çünkü psikolojik açlık dediğimiz durum,  20 dakika gibi bir sürecin ardından geçer ve yeme isteği de ortadan kalkar.

Özellikle psikolojik açlıkta, eğer ana yemeklerden sonra 2 saat içinde tekrardan acıkıyorsanız  bu psikolojik durumdan ötürü olduğu söylenebilir. Bireyler  tok olmalarına rağmen kendini  yemeğe verip duygularını  bu şekilde bastırmaya çalışırlar. Özellikle duygusal durumdaki açlıklarda öfke, sinir, kızgınlık, kendine güvensizlik, ekonomik sıkıntı  gibi hallerde kişi aşırı karbonhidrat içeren yiyeceklere yönelir.  Tıka basa olması halinde bile, ne yediğini  farketmeden , tat aramadan yemek yerler. Kısacası ; dikkatini ve kendinde gördükleri eksiklikleri  yemeğe yöneltip, mutluluğu  bu yolda aramaya çalışırlar. Oysaki  bu durum iler ki süreçte  daha çok kilo almaya ve rahatsızlıklara yönelik sorunlarla karşılaşmaya neden olur. Bu da hayat dengesinin bozulmasına günlük yaşamlarında gerek sağlık anlamında gerekse motivasyon anlamında eksiklik  yaşamalarına neden olur.

Fizyolojik açlıkta ; kan şekeri düşer, karın guruldaması, baş dönmesi, mide kramp, baş ağrısı gibi durumlar görülür. Doyunca da bu durumların hepsi son bulur. Fizyolojik ve psikolojik açlığı bu şekilde ayırt edebilirsiniz.

Sonrasında da kişi kendini zamanla tanır ve gerçek açlık ile duygusal açlığı zamanla ayırt eder hale gelir. Psikolojik açlıkta kendinizle mücadele verin.  Dikkatinizi olumlu yönlere çekin. Spor yapmak, kitap okumak, telefonla konuşmak, film izlemek, gezmek gibi…  Böylece hem deşarj olacak hem de bir süre sonra aşırı yemeyi engellemiş olacaksınız. Olumlu düşündüğünüz sürede olumlu hayat sürdürürsünüz.  Örneğin ara öğün olarak baklava düşünmek yerine bir elma yemeyi aklınıza getirirseniz, beyin elmaya yönelir. Sonuç olarak haz alacağınız tat ve duygu daha ağır basar ve aynı mutluluğu yaşarsınız. Bir başka örnek daha verelim; bir paket çikolata yemek yerine , bir parça çikolatayı yavaş yavaş yiyerek ve aldığınız o an ki tat  kadarıyla  bile mutlu olmayı düşünerek yiyin.  Bu psikoloji ile bir parça çikolatayı bir paket çikolatada aldığınız duygudan daha çok haz ile alacaksınızdır. Önemli olan beyni yönlendirmek ve yavaş yavaş yiyip tadını çıkarmaktır. Psikolojik açlıkta her şey beyinde biter. Beyninizi doğruya, pozitifliğe yönlendirin ki sonucu  mükemmel kılın.

Bu arada fizyolojik ve psikolojik açlığı ayırt eder hale gelmenize rağmen yine istisna olarak açlık hissi, titreme, iç çekilmesi ,halsizlik, uyku gibi durumlar hala söz konusu ise insülin hormonu ile alakalı bir sorununuz  olabilir. Bu durumda da dahiliye doktoruna görünmenizde fayda  var.

Yazar : Diyetisyen Perihan KOCA ÇELİKDELEN

mail-grubu