Bir Diyetisyen, Bir Mutfak ve Bir Nesle Işık Olmak
İki yıl önce üniversitenin ilk günlerinde “ Mesleki Oryantasyon” dersinde hocamız uzun uzun mesleği anlatmıştı. Metabolik hastalığı olan bireylere dair öykülerini anlatırken gözümden yaşların süzüldüğünü hissettim. Bir acıma, bir üzüntü yoktu bu gözyaşlarımda. Küçüklüğümden beri hayalini kurduğum mesleğin farklı noktalarını keşfetmenin hazzı, içimdeki heyecanın büyüklüğü ve seçtiğim mesleğin kutsallığı yaş olup akmıştı gözlerimden.
1.sınıf bittiğinde, Kasım ayında bir sempozyum gerçekleşeceğini öğrendim. “ Çocuk Hastalıklarında Beslenme” başlığını görünce “ buna kesinlikle katılmalıyım.” Diye içimden geçirdim.Çünkü Hastalıklarda Diyet Tedavisini, mesleğin tüm ayrıntılarını 3. Sınıfta görecektik ve ben yeni bir şeyler öğrenmek için can atıyordum. Paramızı biriktirdik, sempozyuma kaydolduk, uçak biletlerimizi aldık, yerimizi ayırttık ve Ankara’ya uçtuk.
Diyetisyenliği bu günlere getiren tüm hocalarımızı dinliyorduk. Gözlerimiz parlayarak, içimiz yepyeni hayallerle dolarak hem de… İşte o sırada bir diyetisyen çıktı sahneye, MetVak Mutfak denen bir yerden bahsediyordu. Metabolik Hastalıklara meslek hayatı boyunca ışık olmuş o diyetisyen, hastalarına verdiği eğitimlerin, onlar için oluşturduğu tariflerin, birlikte yaptıkları pikniklerin fotoğraflarını paylaşıyor, emekliliğinin üstünden yıllar geçmesine rağmen işe yeni başlamış bir diyetisyen gibi ışıl ışıl parlıyordu.
Sunumu bittiğinde gözleri yaşlıydı ve ben de yine o tarifsiz heyecanlara mahsus gözyaşlarımı siliyordum. Bir de ekledi, benim bütün diyetisyenlere ve diyetisyen adaylarına kapım açık. Hepinizi “MetVak Mutfak” a bekliyorum.
Sonra ben biraz PKU(Fenilketonüri) yu araştırdım. Henüz 1934 yılında keşfedilen hastalık geciken teşhislerde ya da tedavi edilmediğinde zeka geriliğine sebep oluyordu.
“Karaciğerden salgılanan fenilalanin hidroksilaz enziminin yokluğu veya yetersizliği nedeniyle elzem bir aminoasit olan fenilalaninin metabolize edilmemesi ve kanda biriken fenilalanin metabolitlerinin beyinde harabiyet yapması ve idrarla artık ürünlerin atılması.” Şeklinde tanımlanıyordu.
Görülme sıklığının ülkemizde 1/3.600-1/4000 arasında olduğunu öğrendiğim PKU, bizde diğer ülkelerden çok daha fazla görülüyordu ve sebebi ise “ Akraba Evliliğinin Yaygınlığı”
PKU’nun bilinen tek tedavisinin “ Beslenme Tedavisi” olduğunu görünce de, heyecanla Figen Hoca’ya mail atıp beklemeye koyuldum. Staj isteğime gelen olumlu yanıt beni havalara uçurdu ve yaz geldiği gibi Ankara’nın yolunu tuttum. “ Henüz hastalıklarda diyet tedavisi bilmediğin için bazı şeyler askıda kalacak, en faydalısı elbette mezun olunca gelmen ama gözlem için güzel bir fırsat senin için..” dedi.
Hasta çocuklar ve aileleri yavaş yavaş gelmeye başladı. Kapı her çaldığında yepyeni bir hikaye doldu mutfağa… Erken teşhisle, gecikmiş teşhislerin arasındaki, diyete uyan çocukla uymayan arasındaki farkı gördüm. Annelerin mahcup bir ifadeyle “ ben bu unla hamur açamıyorum” deyişini, öğrendikten sonra gülerek mutfaktan ayrılışını gördüm. Çocukların kendilerine özel yiyeceklerini yerken yüzlerindeki gülümsemeyi aklıma kazıdım.
Elif Figen Kutluay, Metvak Mutfak’ta ailelere eğitim veriyor. Ama öyle iki slayt birkaç konuşmayla değil… Anne hamura dokunuyor, tariflerin bir bir uygulanışını seyrediyor. İlk defa doğum günlerinde pasta yiyor bu çocuklar. Henüz küçük olanlar, diyetini yaparsa orada tanıştığı abileri,ablaları gibi liseye, üniversiteye gidebileceğini görüyor.
MetVak bana bir kez daha öğretti ki, diyetisyen olmak bilgisayardan hazır listeler çıkarmak değil. Yiyebileceği besinleri bu kadar kısıtlı olan bir gruba,çeşit çeşit tarifler oluşturmak. Hastaya eğitimini anlatarak,dokunarak,pişirerek,anladığından emin olana kadar sabırla,sevgiyle anlatmak demek.
Figen Hoca her hastayı aynı sabırla,aynı şevkle karşılıyor. Korkuyla,yılgınlıkla içeri giren aileler,gülücükler saçarak çıkıyorlar kapıdan. Ve diyor ki: “ Ben emekli olalı 9 yıl oldu. Ama evde oturup bu bilgileri ne yapacaktım? Burada bütün diyetisyenlere kapım açık. Bence bütün diyetisyenler bu eğitimi almalı. “
Biz şanslı bir nesiliz ki,önümüzde ömrünü mesleğine adamış, bize aydınlık yollar hazırlamış örnekler var. Medyadaki sağlık şarlatanlarına birer düşman,hasta bireylere ve ailelerine birer deniz feneri olacağız. Üretmekten,öğretmekten,hesaplamaktan,çalışmaktan,değiştirmekten,gülümsemekten ve gülümsetmekten hiç vazgeçmeyeceğiz. Çünkü biz diyetisyeniz, besinlerle sonsuz kombinasyonlar yapmak, insanlara bedenini kontrol altına almayı öğretmek bizim işimiz!
Gelecekten bir diyetisyen, Ayşenur ŞAHİN
Yine Harikasın benim güzel meslektaşım. Okurken o ışık birkez daha doldu gözlerimizde sayende. Yüreğine sağlık bitanem benim :* :)
Teşekkür ederim Hilal’cim ne mutlu ne mutlu bana :) Güzel bir gelecek için çokça çaba bolca dua vaktidir o zaman :)