Değerli hocalarım ve meslektaşlarım;
Hepinize hayırlı, uğurlu ve her şeyin gönlünüzce olduğu günler diliyorum.
Affınıza sığınarak belki tanımayanlarınız olabilir diye kendimi tanıtmak istiyorum.1987 yılı Hacettepe Üniversitesi mezunuyum. 27 yıl bir fiil Sağlık Bakanlığı Kuruluşlarında diyetisyen olarak çalıştım. 2014 Yılında emekli oldum. Bakanlığımızda çalıştığım sürece mesleğimize iç dünyadan baktım ve eleştirdim, ilgili birimlerle paylaştım. Şimdi de mesleğimize dıştan baktım ve sizlerle; eğer izin verirseniz paylaşmak istiyorum. Aslında böyle bir yazıyı uzun süre yazmak ve sizlerle paylaşmak istedim. Fakat tembelliğimi yenememiştim. Bu gün SHOW TV’ de canlı yayınlanan ve Esra Harmankaya’nın sunduğu; Dr. Ayça Kaya’nın konuşmacı olduğu, “ Hayat Güzeldir” programını dinledikten sonra tekrar yazma cesaretini buldum.
Hepimizin bildiği gibi insan yaşamında sağlık ve sağlık personeli; son derece önemlidir. Bir o kadar da sağlık personelinin yetiştirilmesi önemlidir.
Son yıllarda çığ gibi çoğalan, hatta ilçelerde bile açılan sağlık bölümleri; ülkemizin gelişmişliğini değil geri kalmışlığını göstermektedir. Tüm beni seven meslektaşlarımdan duyduğum ve paylaştığım düşünce de aynı yöndedir.
-Son yıllarda basın ve yayın organlarında çıkan yeterli ve dengeli beslenmenin tanımının ve halk içindeki uygulamasının karma karışıklığı mesleğimize olan güveni son derece azaltmıştır.
-Adı geçen güvensizlik problemi, insanları internet bilgilerine yönlendirmiş ve bizlere olan saygıyı zedelemiştir.
-Her önüne gelen yalan yanlış bilgilerle TV ya da radyo programı yapar hale gelmiş ve toplumun sağlığını yanlış yönde etkilemektedir.
-Gelişi güzel okullar ve koşullarda yetişen meslektaşlarımız mesleki kariyerimizi ayakaltına almış ve diğer meslektaşlarını maddi ve manevi sıkıntıya sokmuştur.
-Mesleki bilgi ve tecrübelerden yoksun olan değerli yeni mezunlarımız, genel ahlak ve meslek ahlakından da zayıf yetişmektedir. Çok üzülerek söylüyorum büyük bir mağazada çalışan ve patronunun ve müşterisinin gözüne girmeye çalışan tezgahtardan farklı bir yönümüz kalmamıştır.
-Mesleğimize olan güvensizlik toplumu ota ve çöpe yönetmiş ve halk şarlatan peşine düşmüştür.
-Mesleki bilgiden yoksun yetişen değerli meslektaşlarımız merdiven altı misali ya da öğünü savmak amaçlı iş yapan idareci ve firmaların gözdesi olmuştur.
-Kurumlarda çıkan yemeklerin şartnamelerle alakası kalmamış ve yemek listelerinde büyük sorunlar yaşanmaktadır. Özellikle kırmızı et ve balık; menülerde ya da hasta sofrasında normal beslenme kurlarına göre yetecek düzeyde değildir.
-Hastanın ve personelin beslenmesi ekmek ağırlıklı beslenme haline getirilmiştir,
Neler Yapılabilir:
-Sağlığa yönelik mesleki okullarımız azaltılmalı; kalite arttırılmalıdır.
-Tüm Türkiye’de başta yemek ihale şartnameleri, yemek listeleri ve öğün başına düşen
ücretler standartlaştırılmalıdır.
-Hastane ve diğer yemek veren; diyetisyen çalıştıran kurumların genel denetimi: tecrübeli, belirli bilgi ve tecrübeye sahip olan başarılı diyetisyen kökenli müfettişlerce yapılamalıdır.
-Okullara, öğrenci seçiminde daha hassas kurallar getirilmelidir. Problemli öğrenci, başka birimlere yönlendirilmelidir.
-Tüm sağlık programı ya da reklamlarında bir ön kurul/inceleme kurulu kurulmalı ve basın ya da yayın organı programları ön kurulca incelenmeli ya da onay almalıdır.
-Sağlık Müdürlüklerinde GIDA –BESLENME birimi kurulmalıdır.
-Hastanelerde; özellikle az diyetisyenin çalıştığı hastanelerde, diyetisyen ile mutfak personeli arasında köprü görevi yapacak “Beslenme ve Diyet Teknisyenliği” adı altında personel çalıştırılmalı ve sağlık meslek liselerinde böyle bir bölüm olmalıdır.
Saygı/sevgilerimle
Dyt. Bayram UÇKAÇ – 1987 HÜ