Yazar : Diyetisyen E. Kübra ZEYDANLI
Diyetisyen olarak pek çok sorun yaşıyoruz. Mesleğimize farklı pek çok alandan müdahaleler oluyor. İnsanların zaafı olan kilo konusunu kullanıp işi ticarete döken mi ararsın, popüler olacağım hırsıyla yalan yanlış bilgilerle halkın kafasını karıştıranlar mı ararsın… Bu örnekler uzayıp gider. Konu buraya gelince “Aaa o diyetisyen değil, onu dinleyip dediklerini yapmayın” demek basit. Peki biz bu işi gerçekten diyetisyen gibi mi yapıyoruz?
Mezun olunca gördüm ki bu mesleğin en büyük düşmanı diyetisyenlermiş.
Meslek etiği halk sağlığı bir köşeye atılıp resmen bir ticaret gemisi yaratılmış. İnsanlara diyetisyenliği anlatmak; diyetisyenin sağlık personeli olduğunu, beslenmenin bir bilim alanı olduğunu, diyetisyenin aldığı eğitimi ve diyet konusunun tek uzmanı olduğunu göstermek amacında olmamız gerekirken mesleki bilgiyi, bilimi bırakıp kilo verdirme ve reklam yarışına girmişiz.
İnsanlardan sürekli diyetisyeni yeren mesajlar alıyorum ve o kadar haklılar ki eleştirilerinde ağzımı açıp meslektaşlarımı savunmakta maalesef zorlanıyorum. Devlette de sorun var özelde de sorun var.
Devlete gidenlerin düşüncelerini paylaşayım ilk önce neden atamamız yok sorusunun cevabını da bulabiliriz belki. “Hiç yüzüme bakmadan bir liste tutuşturdu elime” “Birkaç arkadaş gittik hepimize aynı liste verildi, kilolarımız birbirinden çok farklı oysa” “Kilomu, boyumu bile sormadan, al bu diyeti yap bir dahaki ay tekrar gel dedi” Bu cümleleri duyunca hemen savunmaya geçiyorum tabi. Devlette diyetisyen sayısı az, hasta sayısı çok gibi cümleler kuruyorum ancak aldığım cevaplar bazen daha üzücü oluyor. “Gittiğimde benden başkası yoktu, diyetisyen de çayını almış keyif yapıyordu.” “Odada iki diyetisyen vardı ve pek hasta yoktu yine de hiç ilgilenmedi.”
Bu tarz insanların varlığını staj yaparken gördüğüm için daha fazla savunamıyorum. Stajlarımda bazı diyetisyenlerden “diyetisyen nasıl olunmazı” öğrendiğimi düşünmüşümdür hep. Zekai Tahir Burak K.S.E.A.H’de de staj yaptım. Oraya gelen bir hasta yukarda saydığım cümleleri kurmaz mesela, çünkü diyetisyenler oldukça ilgilidir. Orada staj yaparken doktorların diyetisyenlere çok fazla hasta yönlendirdiğini görüp şaşırmıştım ve bu şaşkınlığımı baş diyetisyene söylediğimde şöyle bir cevap aldım: “Başlarda böyle değildi, biz beslenmenin sağlık üzerine ne kadar etkili olduğunu gösterdikçe doktorlar da hastalar da beslenmeyi önemsemeye başladı.” Bu cümleden çok fazla ders çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Mesela devletin diyetisyen atamalarını artırması için diyetisyenlerin etkili çalışması, hastalık-ilaç yükünün azalmasını sağlaması gerekir. Yani devletin hastalıklara-ilaçlara yaptığı harcama bir diyetisyen tarafından rahatça azaltılabilir ve bu azalma devletin daha fazla diyetisyen atamasını sağlayabilir.
Özel sektör ise çok daha beter durumda. Bunu yeni yeni görüp anlıyorum.
Diyetisyenler adeta birbiriyle yarış halinde, halbuki bizler meslektaşız birbirimize destek olmalıyız. Birbirine çamur atarak kendini daha iyi göstermeye çalışanlar gördüm maalesef. Oldukça popüler diyetisyenlerin yanında staj yapmak isteyen diyetisyen veya diyetisyen adaylarına ayak işi yaptırdığını ve/veya seni neden yetiştirip kendime rakip edeyim dediğini duydu bu kulaklar. Danışan yorumlarına baksanız dünyanın en iyi, en tatlı insanı ama…
Öte yandan işimiz sadece kilo verdirmeye indirgenmiş ve bu “sağlıklı zayıflama” başlığından uzaklara taşınmış. Kim tarafından diye soracak olursanız yine biz diyetisyenler tarafından.
Haftada 0.5-1 kg verilmesi önerilir diyen diyetisyenler, danışanım bu hafta 3 kilo verdi diye fotoğraflar paylaşıyor. Hal böyle olunca haftada 0.5-1 kilo veren danışanlar ben niye yavaş kilo veriyorum diye soruyor. Kim daha çok kilo verdirirse tercih edilmesi artıyor belki de. Ama bir dakika biz “sağlık” personeliyiz, obezite de bir halk sağlığı problemi olduğu için mesleğimizin bir parçası. İnsanlara sağlıklı beslenmeyi yani her besini yeterli ve dengeli tüketmeyi tavsiye edip, danışanlarımıza sırf kilo versinler reklam olsun diye düşük enerjili veya ketojenik vb. diyetler yazamayız. Ben maalesef son zamanlarda diyetisyen tarafından 800-1200 kkal arasında yazılmış çok diyet listesi gördüm. Hatta çok canım yanarak söyleyeyim bir diyetisyenin yazdığı listeye bakıp herballife kullansa daha iyiymiş dediğim oldu.
Kilo paylaşımı etik mi, değil mi kısmına hiç girmeyeceğim. Ben kilo paylaşımı yapmasam da kilo paylaşımına o kadar da karşı değilim; ancak eğer ki bunu bir diyetisyen yapıyorsa “sağlık” vurgusunu çok iyi kullanarak yapmalı diye düşünüyorum. Bir haftada 2 kilo veren danışanım diye paylaşmaktansa bir diyetisyen kontrolünde olmasının farklarını anlatarak paylaşalım en azından. “uzman kontrolü”, “sağlıklı beslenme” ve “verilen kilonun korunması” vurgularını yaparak paylaşalım en azından. Tabi gerçekten bir diyetisyen gibi diyet yazıyorsak yapabiliriz bunu, 1000 kalorilik listelerle değil.
Gelelim detoks programlarına…
Herkes bana detoks soruyor. Danışanlarım detoks programı mı yapsak biraz hızlı kilo vermek için diyor. Sevgili meslektaşlarım şok diyetin adını ne ara detoksa çevirdiniz? Detoks toksinleri atmak anlamına gelmiyor muydu, ne ara hızlı kilo kaybı programına dönüştü?
Geçen gün instagramdan bir mesaj aldım, biraz konuştuk ve konuşmanın bir bölümünü anlatmak istiyorum. Bana yazan arkadaş sizin hazırladığınız diyetle ayda kaç kilo verebilirim dedi. Ben de öyle bir iddiada bulunulamayacağını, metabolizma hızıyla ilişkili bir konu olduğunu, derdimizin kilo kaybı değil sağlık olduğunu anlatmaya çalıştım. Biraz daha soru-cevap şeklinde konuştuk sonrasında bana aynen şunları dedi: “Birçok diyetisyene yazdım, bazıları kan tahlili bile istemedi. Bazıları sadece form istedi, bazıları sadece boy ve yaşıma göre diyet verebileceğini söyledi. Size kadar hepsi uygun fiyatı ödeyeceğim takdirde istediğim kadar kilo verdirebileceklerini söyledi. Kızmazsanız bir şey itiraf edeceğim ben aslında beslenme ve diyetetik 3. Sınıf öğrencisiyim ve size gerçekten çok teşekkür ederim bir hastayı ya da onların değimiyle bir müşteriyi kaybetmek uğruna mesleğinizi satmadınız. Gerçekten bizim mesleğimiz bu kadar ucuzladı mı?” 3. Sınıf arkadaşımızın yaptığı küçük araştırmanın sonuçları beni daha da üzdü ve bu vasıtayla yazıyorum bu yazıyı. Mesleğimizi bu hale biz getiriyoruz, biz diyetisyenler ve bu halden tek kurtarabilecek yine biziz.
NOT1: Sözüm meclisten dışarı.
NOT2: Yazıyı yazarken üzüntü ve sinir duygularının esiri olup yanlış sözler söylediysem affola
NOT3: Bu yazıyı okuduktan sonra dernek bir şeyler yapmalı cümlesini kuruyorsan (genelde böyle olur çünkü suçu kendimizde aramayız) kendine şunu sor, derneği eleştirme hakkın var mı? Derneğe üye olmadan ve dernekte aktif rol almadan derneği eleştirmeye hakkımız yok bence.
Diyetisyen E. Kübra ZEYDANLI
kubrazeydanli@gmail.com
#gencdiyetisyenler.com yazarlarından Diyetisyen E. Kübra ZEYDANLI’ nın kaleminden #gençdiyetisyenler #diyetisyenkubrazeydanli #diyetisyen #beslenmevediyetetik