Çağımızın en önemli sağlık sorunlarından biri olan obezite, Dünya Sağlık Örgütü’nün raporunda “vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu” olarak tanımlanmaktadır. Metabolik, estetik, psikolojik ve sosyal etkileriyle yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen kronik bir hastalık olarak kabul edilmektedir.
Kalp – damar hastalıkları, hipertansiyon, insüline bağımlı olmayan şeker hastalığı, karaciğer yağlanması, safra kesesi hastalığı, solunum rahatsızlıkları, osteoartrit, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık, bazı kanser türleri vb şu an için bilinen 50’den fazla hastalığa zemin hazırlayan ciddi bir sağlık sorunudur. Vücutta etkilemediği organ ve sistem yoktur.
Tek başına veya boy uzunluğuna göre kıyaslayarak vücut ağırlığını değerlendirmek, mevcut vücut ağırlığının sağlıklı olup olmadığını göstermez. Vücut bileşimi (vücutta bulunan yağ / kas oranı, vücuttaki yağın miktarı ve hangi bölgelerde yer aldığı) çok daha önemli bir etmendir. Öte yandan yaşı, cinsiyeti, boy uzunluğu ve vücut ağırlığı aynı olan bireylerin sahip olduğu yağ oranları; dolayısıyla görünümleri birbirinden farklılık gösterebilir. Çünkü vücut yağ oranlarındaki farklılıklarda fiziksel aktivitenin payı büyüktür. Demek oluyor ki; aynı boy uzunluğu ve vücut ağırlığına sahip 2 kişiden kas dokusu fazla olan bir sporcu ile yağ dokusu fazla olan hareketsiz bir bireyin sağlık ve estetik açıdan farklılıklar göstermesi çok normaldir. Kaslar demir gibi ağır, yağlar ise pamuk gibi hafif ve hacimlidir.
Şişmanlığı, vücut ağırlığının fazlalığı ile karıştırmamak gerekir. Sadece boy uzunluğu ile vücut ağırlığı kriter olarak görülmemeli, bel / kalça oranı, hatta sadece bel çevresinin ölçümü dikkate alınmalıdır. Esnemeyen mezür yardımıyla belin en dar, kalçanın en geniş kısmından alınan ölçüm sonuçlarının birbirine bölünmesi ile elde edilen değerin kadınlarda 0,85 ve erkeklerde 1,0 sınırını aşması şişmanlık olarak tanımlanmaktadır. Yalnız bel çevresinin ölçülmesi bile metabolik komplikasyon riskini ortaya koymaktadır. Kadınlarda 88 cm üzeri risk, 88 cm üzeri yüksek risk olarak tanımlanırken; erkeklerde 94 cm üzeri risk, 102 cm üzeri yüksek risk olarak belirtilmektedir.
Son dönemlerde bel / boy oranı da önemli bir parametre olarak kullanılmaktadır. Kişinin bel çevresinin boy uzunluğuna bölünmesi ile elde edilen sonuç 0,5 değerinden küçük olmalıdır. Başka bir deyişle kişinin bel çevresi, boy uzunluğunun yarısını aşmamalıdır. Siz de kendi bedeninizde bu ölçümleri yaparak sağlığınız hakkında fikir sahibi olabilirsiniz…
Bel Çevresi / Boy Uzunluğu < 0,5
Örnek
Bel çevresi: 74 cm Boy uzunluğu: 168 cm
Bel / boy oranı: 74 / 168 Bel / boy oranı: 0,44 (Normal)
Yağın dağılımı incelendiğinde; genellikle erkeklerde bedenin üst bölümlerinde (karın ve göğüslerde), kadınlarda ise bedenin alt bölümlerinde (üst bacak ve basenlerde) birikimin olduğu görülür. Bu nedenle halk arasında “elma ve armut tipi şişmanlık” olarak tanımlanır. Elma tipi şişmanlıkta insülin direnci, insüline bağımlı olmayan şeker hastalığı, inme, hipertansiyon, kalp – damar hastalıkları ve bazı kanser türlerinin gelişme riski daha yüksektir. Örnek olarak; bel çevresinin her 1 cm artışı %2 oranında, bel / kalça oranının 0,01 birim artması ise %5 oranında kardiyovasküler hastalık riskini artırmaktadır. Şişmanlık, sağlığın yanı sıra estetik açıdan da büyük önem taşımaktadır. Her 2 cinsiyette de bedene giyilen kıyafetin üst tarafın dar, alt tarafın bol olması istenir!