Diyabet; pankreastan salgılanan insülin hormonunun yetersizliği veya insülin hormonuna karşı direnç oluşması ile kanda şekeri miktarının ani değişiklikleriyle karşımıza çıkan ömür boyu devam eden kalıtsal bir hastalıktır. Endojen insülin hormonu üretimindeki yetersizlik veya insülin hormonuna karşı oluşan direnç ile; şekerin hücre içine giremez. Ve beraberinde kandaki şeker miktarı yükselerek; hiperglisemi dediğimiz durum gerçekleşmektedir. Hiperglisemi; aşırı besin tüketimi, enfeksiyonlar, hareketsiz yaşam, gereken miktardan daha az insülin ve ilaç kullanımı durumlarında görülebilmektedir.
Kandaki şeker miktarının aşırı yükselişiyle idrarla glikoz atılmaya başlar. Sık idrara çıkma, ağızda kuruma, aşırı susama ve çok su içme gibi komplikasyonlar görülmektedir. Vücut gerekli enerjiyi glikozdan sağlayamaz. Protein ve yağ kaynaklarını kullanır. Böylece birey ağırlık kaybı yaşar ve idrarda keton atımı gözlenir. Yetersiz besin tüketimi, ağır egzersizler, aşırı doz insülin ve ilaç kullanımı durumlarında hipoglisemi dediğimiz kandaki şeker miktarının düşmesi durumu gözlenebilmektedir.
Endojen insülin hormonu üretiminin çok az olması veya hormonun hiç üretilmemesi durumunda tip1 diyabet, insülin hormonunun vücutta yeterince kullanılamaması durumunda tip2 diyabet gözlenmektedir.
Kan şekerinin sürekli yüksek olması durumunda; kalp damar hastalıkları, böbrek sorunları, görmede problemler, yaraların iyileşmesinde gecikme, duyu kaybı, felç, enfeksiyonlara yakalanma riskinin artışı gözlenmektedir. Bu komplikasyonların görülme riskini azaltmak için kan şekerinin normal aralıklarda olması sağlanmalıdır. Bunu sağlamak için; insülin ve ilaç tedavisinin yanında ömür boyu beslenme şekline dikkat edilmesi ve düzenli fiziksel aktivite yapılması önerilmektedir.
Beslenme tedavisinin başlıca amacı; açlık kan şekerini 70-120mg/dl aralığında tutmak ve tokluk kan şekeri 140mg/dl, total kolesterolü 200mg/dl, LDL kolesterolü 100mg/dl, hbA1c %6,5 ve trigliseridi 150mg/dl’ nin altındaki değerlere ulaştırmaktır.
Diyetlerde hangi besinler ne şekilde yer almalı?
Posa dediğimiz yiyeceklerin sindirilmeyen kısmının diyette yer alması insülin ihtiyacını azaltarak, kan şekerini kontrol altında almaktadır. Bu nedenle şeker hastaları diyetlerinde mutlaka posa miktarının artırılması önerilmektedir. Posa miktarını artırmak için; beyaz ekmek yerine kepekli ekmek tercih edilmeli. Haftada 2-3 kez kurubaklagil tercih edilmeli. Meyve suyu yerine meyvenin kendisi tercih edilmeli. Mümkünse kabuklarıyla birlikte tüketim yapılmalı. Pirinç yerine bulgur tercih edilmeli. Öğünlerde bol salata tercih edilmeli.
Diyabetik bireylerin diyet kolesterolünün 300mg/dl’nin altında tutmak gerekmektedir. Doymuş yağdan gelen enerji <%10, tekli doymamış yağdan gelen enerjinin %12- 15, çoklu doymamış yağdan gelen enerjinin <%8- 9 oranları sağlanmalıdır. Bu durumu sağlayabilmek için; kırmızı et yerine; tavuk, balık, hindi tercih edilmeli. Et yemeklerine ilave yağ kullanımından kaçınılmalı. Kuyrukyağı, katıyağ, tereyağ ve iç yağ tüketimine dikkat edilmeli. Sakatatların ve doymuş yağların tüketimi kısıtlanmalıdır. Kavurma, kızartma yerine sağlıklı pişirme yöntemleri kullanılmalı.
Uzun aralıklarla ve düzensiz besin tüketimi hipoglisemi ve hiperglisemiye sebebiyet vereceğinden sık sık beslenme sağlanmalıdır. Ana öğünlerin yanında ara öğünler de mutlaka tüketilmelidir.
Diyet ürünleri ve yapay tatlandırıcıların tüketiminin serbest olmadığı unutulmamalıdır. Ürün çeşidini ve miktarlarını belirlerken diyetisyene danışılması gerektiği bilinmelidir.
Çay şekeri, reçel, marmelat, şekerlemeler, çikolata, bal, pekmez, dondurma, pasta, tatlı, meşrubat gibi besinler hızla kana karışarak ani kan şekeri yükselmelerine sebep olmaktadır. Bu tür besinlerin tüketiminden kaçınılmalıdır.
Bireyin uygun vücut ağırlığı sağlanarak yeterli ve dengeli bir beslenme programı uygulanmalıdır. Sigaradan uzak durulmalıdır.
Selçuk Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik [/vc_cta]