Yeniden merhaba değerli okurlar, geleceğin diyetisyeni ve mesleğini çok seven bir birey olarak gerek kitaplar gerekse de sosyal medya üzerinden olsun mesleğim ile ilgili gelişmeleri ve yenilikleri kaçırmamaya yıllardır özen gösteriyor ve olan biteni gözlemlemeye gayret ediyorum. Gözlemlerim sonucunda bir çok kanıya vardım, fakat ne yazık ki yazıya dökecek kadar toparlayamamıştım duygularımı, toparlamama yardımcı olan durum ise bir kitapta denk geldiğim yazı başlığı idi. Sayfayı çevirir çevirmez ilk aklıma gelen her kesimden her vatandaşımızın rahatlıkla uygulayabileceği bir tavsiye okurum düşüncesiydi. Okuduğum tavsiye ise Hint yağı, anason, Frenk kimyonu ile ilgili karışımlar içeren bir yazıydı. Sahi kaç vatandaşımızın dolaplarında Frenk tohumu ve Hint yağı bulunuyordu? Yine sosyal medyada denk geldiğim, konuya hakim olan bireylerimizin dahi ismini telaffuz etmekte zorlanacağı x çayı… Kaç vatandaşımızın dolabına girebiliyordu?
Amacımız insanımıza en uygun şekilde hizmet vermek iken, mezuniyet andımız ile bu amaç için insanlarımıza söz verirken; var olan kaynaklardan bu kadar uzaklaşıp, bulunamayandan bahsederek insanımızı umutsuzluğa sürüklemek nedendi? Evlerine yılda yalnızca bir kez et alabilen vatandaşlarımızın bulunduğu ülkemizde, bireylerimize x tohumunu tüketirseniz, y yağını içerseniz, z çayını alırsanız daha sağlıklı olursunuz diyerek sağlıklı beslenmeyi imkansız gibi gösterme algısı da nereden geliyordu?
Oysa ki bizlere eğitimimiz boyunca bu besini tüketemeyen veya maddi yetersizlikten dolayı alamayan danışanlarınıza alternatif olarak şu besinleri önerebilirsiniz şeklinde öğretmiyorlar mıydı değerli hocalarımız ? Et alamayan bireylerimize yumurta ile yanında C vitamini önererek demir biyoyararlılığı arttırmaya çalıştığımız da olduğu gibi…
Şimdiye kadar birçok kişiden diyet yapmak istiyorum fakat sosyal medyada veya kitaplarda denk geldiğim besinleri almaya gücüm yetmiyor gibi ifadeler duydum (bu tip bahsettiğim olaylar onları nasıl umutsuzluğa düşürdü ise sağlıklı beslenmenin yalnızca o şekilde olacağına inanıyorlardı) .
Bu durum beni hayretler içine düşürdü. Onlara elimden geldiğince ve defaatle sağlıklı beslenmenin zor bişey olmadığını; Yüce Yaradanın her besini ile bizlere mucizesini gösterdiğini, birbirlerinin yerine koyabileceğimiz alternatif besinler olduğundan bahsettim, çünkü eğitim hayatımız boyunca okulumuzda bizlere bunlar öğretiliyordu.
Kas kitlesine sahip olmak istiyorsanız x mağazasından yükset ücretlerle protein tozu almanıza gerek yoktu, sağlıklı ve dengeli beslenme ile dilediğiniz vücuda kavuşabiliyordunuz. Ara öğün saatiniz geldiğinde x markası tarafından piyasaya sürülen, yalnızca büyük marketlerde satışa sunulan az yağlı krakerlere, bisküvilere ihtiyacınız yoktu. Yiyeceğiniz bir porsiyon meyve veya yoğurt o öğünde almanız gereken enerjiyi daha sağlıklı bir şekilde karşılıyordu. Ve durum halen de öyle…
Öyleyse nedendi bu sağlıklı beslenmeyi zor hale getirme çabası? Bana göre zayıflama haplarında ve çaylarında olduğu gibi reklam sektörünün bir oyunu olmaktan öteye gitmiyordu durum ve meslekte popülerite bu tip olgulara yaklaşımı kolaylaştırıyordu.
Her bireyin fikirleri farklıdır, danışan kitlesi farklıdır. Kendinin ve danışanlarının içinde bulunduğu duruma göre önerilerini sunar, buna saygım daima sonsuzdur. Fakat ben yazımda kendi görüşlerimden bahsetmek istedim. Bana göre ; nasıl her işte en zayıf halka göz önüne alınarak tavsiyeler sunuluyorsa, genel beslenme önerileri sunulurken de toplumun en düşük maddi geliri göz önünde bulundurularak alternatif tariflerden-besinlerden bahsedilmeli. Reklam sektörünün getirdiği yanılgılara aldanılarak sağlıklı beslenme ”zor ve pahalı” gösterilmemeli insanlarımıza.
Saygılarımla,
GencDiyetisyenler.com Yazarı,
Hürmet KÜÇÜKKATIRCI
Kolay ve Anlaşılır Olanı Tercih Etmekten Neden Uzaklaşıyoruz?